Veli Beysülen
[email protected]

KİM KİME EKMEK VERİYOR?

02 Mart 2025 01:58

KİM KİME EKMEK VERİYOR?
 
"Adam sana ekmek veriyor.”

Bu söz, son zamanlarda Türkiye’de çok sıkça duyduğumuz bir sözdür. Bu söz, Türkiye’de özellikle taşra da çalışmasına rağmen, aldığı ücret ve sosyal hakları yetersiz kaldığı için kendisi ile ailesinin geçimini sağlayamayan çalışanın, iş arkadaşlarıyla bir araya geldiklerinde ve anayasa ile yasaların kendilerine tanıdığı örgütlenme özgürlüğünü kullandıklarında, en yakınlarından başlayarak çevrelerinden duydukları bir sözdür. Kısacası bu söz, çalışanlar üzerinde oluşturduğu psikolojik baskı ile onları mücadeleden uzaklaştırma işlevi gören bir sözdür.  
 
Nasıl mı baskı oluşturuyor? Kısaca açıklayayım.
 
Türkiye’de yeni liberalizmin uygulamaya konduğu 1980’li yıllardan bu yana, sermayeyi kutsayan bir mantık hakim hâle getirildi. Bu mantıkla serbest piyasa ve rekabet edebilirliğin zorunluluğu topluma kanıksatıldı. Bu kanıksama ile üretim araçlarını ellerinde tutan sermaye sahipleri, insanlara ekmek veren hayırseverler olarak görüldüler. Bir başka deyişle, ülke de işverenler velinimet, onların servetlerine servet katmak için işlettikleri işletmeler ise ekmek kapısı oldu. Kısacası bu mantığa göre; elinde sermaye bulunan ve bu sermayeyi yatırıma dönüştürerek kazanım elde eden işverenler, yaşamını idame ettirmek için elinde bulunan tek meta emeğini satarak, alacağı ücretle kendisinin ve ailesinin geçimini sağlamaya çalışan emekçinin emeğiyle yarattığı artı değere el koyan ve servetine servet katan değil, çalışana ekmek veren velinimet oldu,     
 
Kuşkusuz sermayenin bu şekilde kutsanması ve koruma altına alınması, anayasa ve kanunlar da bulunan hak arama özgürlüklerinin kullanılmasını imkânsız hale getiriyor. Zira bu mantıkla örgütlenmek, hak aramak ve insanca yaşam talep etmek, çalışanın ekmek yediği yere veya kendisine ekmek veren işverene ihanet etmesi olarak kabul ediliyor. Önceleri sadece çalışanlar arasında yaygınlaşan bu kabullenme zamanla toplumun geneline sirayet etti ve genel kabule dönüştü. Kuşku yok ki, bu genel kabul, feodal yapıyı tam olarak aşamamış insanların ailenin, yakın ve uzak çevrenin yönlendirmesi ile hayatlarına yön verdikleri Anadolu'da çalışanları baskı altında tutmak için yaygın bir şekilde kullanılıyor.
 
Özellikle muhafazakâr Anadolu sermayesi, kendisi için pazar olarak gördüğü çevreyi sahipleniyor ve yerel ölçekte sahip olduğu feodal ilişkileri alabildiğine kullanıyor. Sermaye bu sayede akrabalık, komşuluk, kentlilik, etnik köken, din, mezhep ve siyasi düşünceyi kullanarak çalışanlar üzerinde toplumsal baskı oluşturuyor. Bu, küçük taşra kentlerinde, ailenin ve yakın çevrenin dışına hatta yaşadığı kentin dışına çıkmamış, kendi ayakları üzerinde durabilme yeteneği kazanamamış, yeterli bilgi ve birikime sahip olmayan çalışanlar açısından ciddi bir psikolojik baskıdır. Zira feodal yapılanmanın kırılamadığı ya da kırılmasının istenmediği yerellerde, proleterleşmemiş çalışanların kentlerinde işyeri açarak insanlara sözde ekmek veren akraba, komşu ve hemşeri işverenden hak talep etmesi, anayasa ve yaslardaki hakkını kullanarak örgütlenmesi, gerekirse işi durdurması hoş görülmez ve bağışlanmaz.
 
Elbette bu durum sadece Anadolu’ya serpilmiş küçük ve orta ölçekli (KOBİ) yerel sermayenin başvurduğu yöntem değil. Özellikle büyük sanayi merkezlerinde faaliyet yürüten, daha çağdaş görünümlü sermaye de yüksek işsizliği kullanarak bu politikayı başka araçlarla uyguluyor. Ne yazık ki, dışarıda aynı işi daha düşük ücret karşılığı yapacak yüzbinler hatta milyonların olması, çalışanların hak arama özgürlüklerini kullanmalarına karşı burjuvazinin elinde silaha dönüşmektedir. Kısacası milyonlarca işsizin daha düşük ücretle çalışamaya hazır beklediği yerde, hak aramak çok da kolay değildir. Bir başka deyişle, en ilkelinden en modernine burjuvazi, anayasa ile kanunların tanıdığı örgütlenme ve toplu pazarlık hakkını kullanarak örgütlenen ve insanca yaşayacak ücret ile sosyal haklar talep eden çalışanlar üzerinde baskı oluşturacak genel ve yerel her türlü aracı kullanır. Böylece hak arayan çalışanlar, yakın çevrelerinde hatta aile içinde ekmek kapılarına ihanet etmekle suçlanır ve ayıplanırlar. Sadece ayıplanmakla kalmazlar, yaşadıkları çevreden dışlanarak yalnızlaştırılırlar.
 
Evet, 12 Eylül öncesi hızla yükselen sendikal mücadelenin bilinçlendirdiği ve hak aramaya yönlendirildiği işçi sınıfı, 12 Eylül sonrasında işverenlerin işçiye ekmek veren hayır severler, işyerlerinin ise çalışanların ekmek kapısı olduğu yönünde güçlü bir propaganda ile mücadeleden koparıldı. Bir araya geldiklerinde ihanetle suçlandılar.
 
“Emek En Yüce Değerdir!” sloganını yılardır emek mücadelesi veren kişi ve örgütlerden alanlarda duyarız. Bu sloganı sadece emek mücadelesi verenlerden değil, sol, sosyalist partilerin tüzük ve programlarında görür, sözlü söylemlerinde de duyarız. İlginç olan ise; bu sloganı emeğiyle yaşayan sınıf ve katmanların oyuna ihtiyaç duyan sağ partilerinde kullanmalarıdır. Kuşku yok ki iktidarlarında devlet olanaklarını küçük bir azınlık için kullanan ve değişik isimler altında onlara aktaran iktidarlar bu sloganı kullanmakta samimi değiller.
 
İlginçtir 22 yıldır bu ülkeyi yöneten AKP iktidarı ve başında bulunan partili Cumhurbaşkanı Erdoğan, zaman zaman bu sloganı İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in “Çalışanın emeğinin karşılığını teri kurumadan verin” sözü ile güçlendirerek kullansalar da, 22 yıllık iktidarlarında çalışanlar sürekli kaybettiler. Bir başka deyişle 22 yıldır, bu ülkede tek başına söz sahibi olan iktidar ile onun liderinin söyledikleri ülkenin gerçekliği ile örtüşmüyor. Zira bu ülkede çalışanların emeklerinin karşılığı hiçbir zaman yeterince ve zamanında ödenmez. Buna itiraz eden ve hakkını arayan çalışanlar ise işverenlerin, çalışanlara ekmek veren hayırseverler, işyerlerinin ise ekmek kapısı olduğu söylemleri ile karşı karşıya kalarak baskıyla susturuluyorlar.   
 
Elbette bu propaganda sadece işverenler için değil, 85 milyonluk ülkenin yerel ve merkezi yönetim kademelerine seçilmiş yöneticiler için de yürütülmektedir. Nitekim seçilenlerin, yurttaşların verdikleri vergilerin toplandığı merkezi veya yerel bütçelerden yaptıkları hizmetler ile kamuda istihdam sağlamaları lütuf olarak algılatılması yönünde sürekli propaganda yürütülmektedir. Bu yöntemle toplumun kendisini o an için yönetimde bulunan merkezi veya yerel yönetime mecbur hissetmesi sağlanmaya çalışılıyor.
 
Halbuki yerel veya genel yönetim kademelerine aday olarak, topluma sundukları programları ve vaatleri toplum nezdinde kabul edilerek talip oldukları makama seçilen hiçbir seçilmiş, o makamın sahibi değil yurttaşların seçtikleri çalışanıdır. Seçildikleri makamlarda yaptıkları her hizmeti de yurttaşın vergileri ile yapmaktalar. Dolayısıyla, yaptıklarını kendi lütufları olarak sahiplenmeleri  ve siyasi rant devşirme aracı olarak kullanmaya çalışmaları kabul edilecek bir durum değildir.
 
Kuşkusuz seçilenlerin yaptıkları işlerin toplumun geneline sağladığı yarar ile bunu yapma yöntemi önemlidir. Zira yerel veya genel iktidar, iş yaptırmayı küçük bir azınlığa kaynak aktarma aracı olarak kullandığında, toplum daha yüksek bedel ödemektedir. Yine toplumun mağdur kesimlerini koruyan sosyal yardımlar, ivedi ihtiyaçlar için sağlanan ayni ve nakti yardımlar, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi temel hizmetlerin devlet tarafından ücretsiz veya ücretli verilmesi ülkeyi yönetenlerin tercihlerini ortaya koyan uygulamalardır. Tüm bunları gözetmeyen ve yurttaşlardan toplanan kaynağı ihale, teşvik, vergi bağışı gibi uygulamalarla sermayeye aktaran iktidarların bu kaynakların cüzi bir kısmı ile yaptıkları yardımları lütuf olarak algılatmaları, kamunun olanaklarını siyasi rant için kullanmalarından başka bir şey değildir.
 
Tüm bu nedenlerle, gerek özelde gerekse kamunun genel ve yerel birimlerinde üretim ve hizmetlerin devamı için personel istihdam edilmesi, emeği karşılığında ücret ödenmesi, çalışanın istihdam edildiği birimin başında bulunan işverenin veya seçilmiş siyasetçinin lütfu değil, çalışanın emeğinin karşılığıdır. Buradan çıkarılması gereken sonuç; işveren veya siyasetçi çalışana ekmek veren değil, çalışan sarf ettiği emeği ile aldığı ücretin karşılığının çok daha fazlasını onlara kazandırandır. O zaman kim kime ekmek veriyor?   

 

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!

Yazarın Diğer Yazıları

1 MAYIS BASİT BİR ANMA GÜNÜ DEĞILDİR
30 Nisan 2025 01:58

TÜRKİYE’DE EGEMENLİK MİLLETİN OLMALIDIR
24 Nisan 2025 01:58

ŞİMDİ NE OLACAK ?
20 Nisan 2025 01:58

BU KAVGA KAYIKÇI KAVGASI
17 Nisan 2025 01:58

VEYSELDEN AL DERSİ
06 Nisan 2025 01:58

PROTESTO HAKKI ANAYASAL HAKTIR
03 Nisan 2025 01:58

ÜLKEDE SANDIK DEMOKRASİSİ BİLE YOK
23 Mart 2025 01:58

EMEKLİ BAYRAM İKRAMİYESİ NASIL KAZANDI?
16 Mart 2025 01:58

BARIŞA ULAŞMAKTA AZAMİ DİKKATİN ÖNEMİ
09 Mart 2025 01:58

KADINLAR HAYATI DURDURACAK
22 Şubat 2025 01:58

DİSK 58 YAŞINDA
16 Şubat 2025 01:58

Denetimsizlik facialarla can alıyor
02 Şubat 2025 01:58

FACİALARIN NEDENİ SORUMLULARIN SORUMSUZLUĞUDUR
26 Ocak 2025 01:58

ASGARİ ÜCRET NASIL ORTALAMA ÜCRET OLDU
19 Ocak 2025 01:58

BU SEFALETIN NNEDENİ ÖRGÜTSÜZLUK
12 Ocak 2025 01:58

2025 yili emekciler icin zor bir yil olacak
31 Aralık 2024 01:58

MUNZUR ÇEM ( HUSEYIN BEYSULEN )
11 Aralık 2024 01:58

Asgari ucretin ulusal ve uluslar arasi dayanaklari (2)
18 Kasım 2024 01:58

SOSYAL DEVLETİ YOK EDEN İKTİDARIN SEÇİM “MÜJDE”LERİ!
24 Ocak 2023 01:58

KIRMIZI ÇİZGİLER DEĞİL İLKELER BELİRLEYİCİ OLMALI!
17 Ocak 2023 01:58

2023, BARIŞ MÜCADELESİNİN YÜKSELDİĞİ YIL OLSUN!
03 Ocak 2023 01:58

Tek çözüm ‘âmâ’sız, ‘fakat’sız karşı çıkmak!
28 Aralık 2022 01:58

BU ÜLKEDE SIRTINDA KÜFE OLAN SİZ DEĞİLSİNİZ! 
26 Aralık 2022 01:58

74. YILINDA İNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE!
20 Aralık 2022 01:58

ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİ MAAŞLARI
05 Aralık 2022 01:58

Görüntüyle yok edilen gerçekler
30 Kasım 2022 01:58

PARA TUZAĞININ ADI SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM!
24 Kasım 2022 01:58

ASGARİ ÜCRET, SEFALET ÜCRETİ OLMAMALI!
21 Kasım 2022 01:58

SİYASİ ÖNGÖRÜNÜZ YOKSA TÖKEZLERSİNİZ!
15 Kasım 2022 01:58

BÜTÇE İKTİDARIN SINIFSAL TERCİHİNİN BELGESİDİR!
14 Kasım 2022 01:58

ANAYASAYA UYMAYAN İKTİDARLA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OLUR MU?
09 Kasım 2022 01:58

SİZCE DEZENFORMASYONU KİM YAPIYOR?
01 Kasım 2022 01:58

CUMHURİYETİ CUMHURİYET YAPAN, ONUN DEMOKRATİK OLMASIDIR!
30 Ekim 2022 01:58

KRİZ Mİ, KAYNAK TRANSFERİ Mİ?
27 Ekim 2022 01:58

BU KADERİ KİM YAZIYOR?
24 Ekim 2022 01:58

İŞ CİNAYETLERİNİN NEDENİ AZGIN SÖMÜRÜ POLİTİKALARINIZDIR!
18 Ekim 2022 01:58

DOĞRU HAMLEYİ, DOĞRU ZAMANDA YAPMAK!
11 Ekim 2022 01:58

İNSANLAR ÜLKEYİ “SÜFLİ” YAŞAM İÇİN Mİ TERK EDİYOR? 
05 Ekim 2022 01:58

İNSAN HAKLARINI SAVUNMAKTA SAMİMİYETSİZLİK DEVAM EDİYOR!
27 Eylul 2022 01:58

6-7 Eylül olaylarından ders çıkarmak!
06 Eylul 2022 01:58

Bireyler değil, siyasi anlayışlar belirleyici olmalıdır
12 Ağustos 2022 01:58

ITUC: TÜRİYE İŞÇİLER İÇİN EN KÖTÜ 10 ÜLKEDEN BİRİ!
22 Temmuz 2022 01:58

DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (10)
18 Temmuz 2022 01:58

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (14)
01 Temmuz 2022 01:58

Sendikaların ortaya çıkışı ve toplumsal rolü (129)
15 Haziran 2022 01:58

DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDE KESİTLER (5)
05 Haziran 2022 01:58

DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (4)
30 Mayıs 2022 01:58

KİMİN HASSASİYETİ?
25 Mayıs 2022 01:58

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (10)
17 Mayıs 2022 01:58

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (9)
11 Mayıs 2022 01:58

DENİZ, YUSUF, HÜSEYİN VE YÜZLERCE DEVRİMCİ, MÜCADELEDE YAŞIYOR!
08 Mayıs 2022 01:58

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (8)
28 Nisan 2022 01:58

EMEK MÜCADELESİNDE GEÇMİŞ, EN ÖNEMLİ YOL GÖSTERİCİDİR!
24 Nisan 2022 01:58

GERÇEK BARIŞ, SAVAŞIN NEDENLERİNİ DOĞRU TESPİTLE MÜMKÜNDÜR!
23 Nisan 2022 01:58

ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK!
19 Nisan 2022 01:58

ENFLASYON, ÜCRETLERİ YUTTU!
11 Nisan 2022 01:58

SOMUT ÜZERİNDEN DURUMU GEÇİŞTİRMEK, GERÇEKLİKTEN KOPMAKTIR!
06 Nisan 2022 01:58

TÜRKİYE BÜTÇESİNİN KARA DELİKLERİ!
04 Nisan 2022 01:58

YAP-İŞLET-DEVRET YÖNTEMİYLE YAPILAN TESİSLERİ KİM YAPIYOR?
28 Mart 2022 01:58

DERDİ GEÇİM OLANLAR VE DERDİ SEÇİM OLANLAR!
20 Mart 2022 01:58

DOKTORLAR NEDEN HEDEF!?
14 Mart 2022 01:58

TÜRKİYE TARİHİNİN UNUTULMAYACAK İKİ ÖNEMLİ OLAYI İLE 12 MART!
13 Mart 2022 01:58

Kimin savaşı?
09 Mart 2022 01:58

ANAYASAL HAKLARI KULLANDIRMAYANLAR VE ONLARI KORUYANLAR!
01 Mart 2022 01:58

HEDEFİNİZ DÖNÜŞTÜRMEK DEĞİLSE, MEVCUDA MAHKÛM OLURSUNUZ!
23 Şubat 2022 01:58

İNSANCA YAŞAMA KAVGASI VE DEVLETİN TARAFI!
21 Şubat 2022 01:58

ELEKTRİKTE ADIM ADIM GELEN SOYGUN!
16 Şubat 2022 01:58

İKTİDARDA OLMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ
08 Şubat 2022 01:58

HİÇBİR SORUNU, O SORUNA YOL AÇAN ÇÖZEMEZ!
17 Ocak 2022 01:58

Diliniz, demokrasiye bakışınızı ele veriyor!
11 Ocak 2022 01:58

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ (1)
08 Ocak 2022 01:58

Söz konusu seçim kazanmaksa gerisi teferruattır!
28 Aralık 2021 01:58

TÜRK LİRASININ DURDURALAMAYAN ÇÖKÜŞÜ VE ASGARİ ÜCRET GERÇEĞİ!
20 Aralık 2021 01:58

YOKSULLAŞMANIN; KÖPRÜ, OTOYOL, HAVA ALANI VE TELEFON İLE İMTİHANI!
14 Aralık 2021 01:58

ARTIK ASGARİ DEĞİL, ASIL ÜCRET!
09 Aralık 2021 01:58

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (9)
07 Aralık 2021 01:58

KİME KARŞI NEYİN SAVAŞI?
29 Kasım 2021 01:58

KADINA YÖNELİK ŞİDDET ERKEK SORUNUDUR!
26 Kasım 2021 01:58

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (6)
17 Kasım 2021 01:58

KAVRAM KARGAŞASI İLE GERÇEKLERİ GİZLEYEMEZSİNİZ!
14 Kasım 2021 01:58

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (5)
11 Kasım 2021 01:58

KUTSAL DEVLET, ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYENLERİN SIĞINDIĞI LİMANDIR!
07 Kasım 2021 01:58

KORKU TÜNELİNDEN YÜKSELEN KORKUTMA SESLERİ!
02 Kasım 2021 01:58

Dünya gençliği gelecekten endişeli!
25 Ekim 2021 01:58

ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYEN İKTİDARIN BAŞVURACAĞI YÖNTEM BASKIDIR!
18 Ekim 2021 01:58

Tüm Yazılar