Veli Beysülen
[email protected]

Sendikaların ortaya çıkışı ve toplumsal rolü (129)
15 Haziran 2022 17:01
2001 yılında yürürlüğe giren 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu ile bu kanunda değişiklik yapmak üzere 2012 yılında çıkarılan 6289 sayılı Kamu Çalışanları Sendikaları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, Türkiye’nin üyesi olduğu Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) sözleşmeleri ile temel hak ve özgürlükler ilişkin uluslararası sözleşmelerin tanıdıkları sendika hakkını sağlamaktan uzak kanunlardır.
Nitekim bu kanunlarda kamu çalışanlarına evrensel kriterlere uygun toplu sözleşme ve grev hakkı tanınmamıştır.
Her sendikaya üyeleri adına toplu sözleşme yapma hakkı tanınmayan, işkolu düzeyinde en çok üyeye sahip sendikanın, tüm kamu çalışanları adına ise en çok üyeye sahip konfederasyonun sözleşme imzalamaya yetkili olduğu garip bir düzenleme ile iktidarın desteklediği yandaş konfederasyona sözleşme imzalatılmaktadır.
Kamu çalışanlarına grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı tanınmamasında şaşıracak bir durum yok. Zira özellikle 2002 yılında iktidar olan AKP döneminde, grev ertelemelerinden dolayı işçi sendikaları yasaların tanıdığı grev hakkını kullanamıyorlar.
Elbette işçilerin sendikalarda örgütlenememelerinin ve toplu sözleşmeden yararlanamamalarının tek nedeni grev yasakları değil. AKP’nin iş güvencesini ortadan kaldıran ve esnek çalışma biçimlerini iş hayatına monte eden kanun düzenlemeleri işçileri adeta köleliğe mahkûm etmiş bulunuyor.
İktidarın 1475 sayılı iş kanunu yerine çıkardığı 4857 sayılı iş kanunuyla iş hayatına soktuğu belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışma, alt işverenlik (taşeronluk) uygulaması, kısmi zamanlı çalışma, çağrı üzerine çalışma, işçi kiralama, uzaktan çalışma benzeri uygulamaların yanı sıra artan işsizlik, kayıt dışı çalışma gibi birçok etken sendikalaşmayı engellemektedir.
Öte yandan 12 Eylül 1980 faşist darbesini yapan generallerin hazırlattığı 1982 Anayasası, yine darbeci generallerin yürürlüğe koyduğu sendikalar kanunu ile toplu sözleşme ve grev kanunlarında bazı işkolları için grev yasağı getirilmesi, Bakanlar Kurulu’na grev erteleme yetkisi verilmesi gibi uygulamalarla serbest toplu pazarlık hakkı kanun yoluyla engellenmektedir. Özellikle 2002 yılında iktidar olan AKP hükümetlerinin aldığı grev erteleme kararları nedeniyle bu ülke insanı lastik, metal gibi işkollarında grev yapılmasının insan sağlığı ile ülkenin milli güvenliğini tehdit ettiğini öğrenmiş oldu. Kanunda erteleme dense de yapılan işlem grevin fiilen yasaklanmasıdır.
Zira grevi ertelenen işyerini kapsayan toplu iş sözleşmesi Yüksek Hakem Kurulu tarafından bağıtlandığı için, ertelenen hiçbir grev erteleme süresi bitiminde yeniden başlayamamaktadır. Yani işçilerin taleplerini işverenlere kabul ettirmek için, ellerinde ki tek silah olan üretimden gelen güçlerini kullanmaları, devleti yönetenlerce keyfi bir şekilde ellerinden alınmaktadır.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12 Temmuz 2017 tarihinde 15 Temmuz darbe girişiminin birinci yılı vesilesiyle yabancı sermayeli yatırımcılara seslenirken, “Olağanüstü hali biz iş dünyamız daha iyi çalışsın diye yapıyoruz.
Soruyorum, iş dünyanızda herhangi bir sıkıntınız, aksamanız var mı? Biz göreve geldiğimizde OHAL vardı. Ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Şimdi böyle bir şey var mı? Tam aksine. Şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’ den istifadeyle anında müdahale ediyoruz. Diyoruz ki hayır, burada greve müsaade etmiyoruz, çünkü iş dünyamızı sarsamazsınız.” diyerek anayasanın tanıdığı grev hakkını sermayeyi korumak için engellediklerini itiraf etmişti.
Kuşkusuz Türkiye’yi yönetenlerin bu alandaki sabıkası, çalışanların sendika, toplu sözleşme ve grev haklarının engellenmesi ile sınırlı değil.
Nitekim bu yazı serisinde zaman zaman ifade etmeye çalıştığım gibi, gerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın sendika hakkını kullanacaklara dair 51. maddesi gerekse buna uygun düzenlemeler içeren 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ile 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu, sendika kuracakları çalışanlar ve çalıştıranlar olarak belirlemişlerdir.
Bu düzenleme, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasanın 90. Maddesine uygun imzaladığı ve taraf olduğu temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelere aykırılık teşkil etmektedir. Zira başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 23/4 maddesindeki “Herkesin, çıkarını korumak için sendika kurma ya da sendikaya üye olma hakkı vardır.” düzenlemesi olmak üzere, bu sözleşmelerin tamamında sendika kurma veya kurulmuş sendikaya üye olma hakkı “herkese” tanınmıştır.
Buradan anlaşılması gereken, emekliler, çiftçiler, öğrenciler, işsizler, ev çalışanları gibi hak ve menfaatleri ortak olan tüm toplum katmanlarının sendika kurma hakkının olduğudur.
Ne yazık ki, Türkiye’yi yönetenler bu hakkı yasak ve engellemelerle dolu göstermelik sendika kanunları ile sadece fiili çalışanlara tanımaktadırlar. Bu uygulama hakkın kullanımının engellenmesinden başka bir şey değildir.
Hâlbuki anayasanın 90. maddesinin 5. fıkrası, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz.
Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır.” denmektedir. O zaman anayasanın 51. maddesi ile 90. maddesi çelişmektedirler.
Yapılması gereken 51. maddenin “Herkes sendika kurma ve sendikaya üye olma hakkına sahiptir” şeklinde düzenlenmesidir. Bu yapılmıyorsa, yukarıda belirtilen hak öznesi grupların temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası sözleşmelerdeki haklarını kullanarak kurdukları sendikalar için anayasanın 90. maddesinin yukarıya aldığım 5. fıkrası esas alınmalıdır. Maalesef bu yapılmıyor ve anayasanın 51. maddesinin sınırlama mantığına sığınılarak bu sendikalar engelleniyor.
Türkiye’yi yönetenler, temel bir insan hakkı olan örgütlenmeyi engellemeye çalışsalar da DİSK 9. Olağan Genel Kurulu’nun, emeklilerin sendikal örgütlenmeleri için çalışma yapılması yönünde aldığı kararı hayata geçirmek üzere zamanın DİSK yönetim kurulunun bir grup emekliyle sürdürdüğü çalışmalar sonucu, 12 Temmuz 1995 tarihinde Tüm Emekliler Sendikası (EMEKLİ-SEN) adıyla Türkiye’nin ilk emekli sendikası kuruldu.
Elbette Emekli-Sen uluslararası sözleşmelerin sendika kurma hakkını “herkese” tanımasından hareketle kurulmuştu. Zira Türkiye’nin üye olmaya çalıştığı Avrupa Birliği (AB) üyesi tüm ülkelerde, örgütlenme biçimi ülkeden ülkeye farklı olmakla birlikte emekliler sendikalarda örgütlüydüler. Üstelik bu sendikalar, DİSK’in de üye olduğu Avrupa Sendikalar Konfederasyonu’nun(ETUC) parçası olan Emekli ve Yaşlı Sendikaları Federasyonu’na (FERPA) bağlıydılar.
Maalesef, uluslararası sözleşmeler ile anayasanın 90. maddesinin açık hükmüne rağmen, anayasanın 51. maddesinin insan hakları sözleşmelerine aykırı, sınırlandırıcı yapısı göz önüne alınmakta ve hak ve menfaatleri ortak olan toplum katmanlarının kurdukları sendikalar engellenmektedir.
Hâlbuki ne 51. maddede ne de başka herhangi bir anayasa maddesinde bu hakkın kullanımını yasaklayan hüküm bulunmamaktadır.
Sendikalar, Sanayi Devrimi’ne paralel olarak gelişen sanayide çalışan işçilerin işverenlere karşı hak menfaatlerini korumak üzere kurdukları örgütlerdirler. Sendikalar sınıf örgütleridirler. Bu özelliklerinden dolayı, işçi sınıfının ekonomik ve sosyal haklarının mücadelesini verirler. Sendikalar siyasi parti olmamakla birlikte işçi sınıfı partileri ile yakın ilişki içinde olup, onların iktidar olmalarının mücadelesi içinde olurlar.
Ancak unutmamak gerekir ki sendikalar asla parti işlevi üstlenmezler. Elbette bu partiler üstü veya siyaset üstü gibi sınıfın çıkarına olmayan, apolitik tavır içinde olmak anlamında da değildir.
Kısacası sistem içinde de olsa, sendikalar siyasete işçi sınıfının çıkarları penceresinden bakmakla yükümlüdürler. Ne yazık ki, sendikal hareket bugün sadece ülkemizde değil, bütün dünyada 18. yüzyılın ikinci yarısı ile 19. ve 20. yüzyıl sendikal hareketinin gerisindedir.
Bunun dünya ve ülkemiz açısından nedenlerine yazı serimizin bundan sonraki bölümlerinde kısaca değinmeye çalışacağım. Özellikle dünyanın gelişmemiş bölgelerinden yapılan kaynak transferi ile hızla sanayileşen merkez kapitalist ülkelerden ABD, yoksul Güney ve Orta Amerika ile Afrika dan sürekli göç alırken; İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika gibi Avrupa’nın sanayileşmiş ülkeleri ise birçoğu sömürgeleri olan Asya ile Afrika’nın geri kalmış ülkelerinden göç alıyorlardı. Öte yandan başta İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından toparlanan ve hızla sanayileşen Almanya olmak üzere, Fransa, Belçika, Hollanda gibi devletler, 1960’lı yıllardan itibaren Türkiye, Yunanistan ve İtalya gibi işgücü fazlası olan ülkelerden göçmen işçi statüsü ile işçi alımına başladılar.
Maalesef gerek bu şekilde işçi statüsü ile transfer edilenler gerekse savaş, şiddet, yoksulluk gibi yaşamı çekilmez kılan şartlardan dolayı ülkelerini terk ederek merkez kapitalist ülkelere göç eden insanlar, örgütlenme bilinci olmayan, etnik ve dini gelenekleri ile yaşamaya çalışan insanlar oldukları için dışa kapalı yaşıyorlardı.
Büyük çoğunluğu ülkelerinde kent kültürü almamış, ücretli işçilik hayatı ile tanışmamış, köyden kopup gelen bu insanlar, gittikleri ülkelerde kurdukları yerel dernekler ile dini cemaatlerde bir arada olmaya ve kendi kültürleri ile yaşamaya çalışıyorlardı.
Maalesef tanımadıkları, dilini, kültürünü, dini inanışı ile gelenek ve göreneklerini bilmedikleri bu ülkelerde kültürlerini kaybedecekleri endişesi onları kapalı yaşamaya zorluyordu. Doğrusu bu durum sermayenin işine geliyor ve bunu teşvik ediyordu.
Bu durumu aynı zamanda bu işçilerin vatandaşı oldukları Türkiye gibi farklı din ve kültüre sahip ülkelerin yönetimleri de teşvik ediyorlardı. Zira bu yolla işçilerin kazanımlarının kendi ülkelerine transferini sağlıyorlardı.
Kısacası birbirine yabancı olan işçilerden oluşan sınıf yapısının yol açtığı güvensizlik ve göçmen işçilerin işsiz kalma veya sınır dışı edilme korkusunu aşacak sınıfsal bilince sahip olmamaları, zamanla merkez kapitalist ülkelerin işçi sınıfının örgütlülüğünün zayıflamasına neden oldu.
Elbette göçmen işçilerle ilgili politikalar geliştirmekte ve onları kazanmakta ağır davranan sendikal hareketin bu eksikliğinin, gelişmiş ülkelerden başlayarak sendikal hareketin zayıflamasında önemli payı vardır.
Yazı serimiz, dünya ve ülkemizde sendikal hareketin gerilemesinin nedenlerinin işlenmesi ile devam edecek. Bir dahaki bölümde buluşuncaya kadar, hoşça kalın, sağlıcakla kalın!
Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
TÜRK-İŞ MASAYA RESTI, EMEKÇİNİN YUKSELEN İSYANIDIR.
07 Ekim 2025 17:01
HALK BORÇ BATAĞINDA, GERÇEK GÜNDEMDEN KAÇIŞ VAR
22 Eylul 2025 17:01
" 12 EYLÜL FAŞİZMİ SADECE TANKLARLA GELMEDİ EMEĞİ VE GELECEĞİ TESLİM ALDI"
16 Eylul 2025 17:01
ADINI DOĞRU KOYMAK LAZIM
11 Eylul 2025 17:01
VELI BEYSÜLEN " EGITIMDE BILIM VE LAİKLİK ŞART ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ TEHLİKE ALTINDA
08 Eylul 2025 17:01
ENFLASYON GERÇEKLERİ VE SENDİKALARIN SORUMLULUGU
01 Eylul 2025 17:01
" İŞÇİNİN 1 TRİLYON LİRALIK KAYBI MASADAKİ SESSİZLİĞİN BEDELİ "
25 Ağustos 2025 17:01
GREV HAKKI FIILEN YOK SAYILIYOR TOPLU SÖZLEŞME TİYATROSU OYNANIYOR
21 Ağustos 2025 17:01
GREV HAKKI FİİLEN YOK SAYILIYOR. TOPLU SÖZLEŞMESI MASASI TİYATROSU OYNANIYOR "
18 Ağustos 2025 17:01
źEMEK MÜCADELESİNDE YENİ BİR KIRILMA İŞÇİNİN SABRI SINIRDA
10 Ağustos 2025 17:01
EMEKÇİNİN SESİ KISILIYORSENDIKAL HAKLARGASP EDILIYOR
20 Temmuz 2025 17:01
100 YILLIK KRONİK TABU YIKILABİLECEKMİ ?
17 Temmuz 2025 17:01
GEÇMİS MÜCADELE YOL ĞOSTERİCİDİR
10 Temmuz 2025 17:01
YAGINLARIN NEDENİ ÖZELLESTİRME POLİTIKALARİ
07 Temmuz 2025 17:01
EMEKLİYE YOK NATO YA VAR!!
03 Temmuz 2025 17:01
YOKSULUN YOKSULU EMEKLİLER!
29 Haziran 2025 17:01
DUYGUSALLIK İNSANA YANLIŞLIK YAPTIRIR
26 Haziran 2025 17:01
EMEK MÜCADELESİNDE YENİ BİR KIRILMA MI YAŞANIYOR?
22 Haziran 2025 17:01
ÇAĞIN TEHLIKELİ SİLAHI DİJİTAL TEKNOLOJİ
19 Haziran 2025 17:01
15 - 16 HAZİRAN DİRENİSİNDE DERS ALMAK
15 Haziran 2025 17:01
12 EYLÜL RUHU ÜLKEYİ SARINCA
12 Haziran 2025 17:01
ÜLKENİN ACİL İHTIYACI HANGİSİDİR
05 Haziran 2025 17:01
BARIS ILE DEMOKRASİ İKİZ KARDESTİR
22 Mayıs 2025 17:01
ORTASI OLMAYAN İNSANLAR ÜLKESİ TÜRKİYE
15 Mayıs 2025 17:01
ÜLKEYİ YÖNETENLERİN HIRSI YOKSULLUĞUN NEDENİ...
08 Mayıs 2025 17:01
UMUT GENÇLİKTE
04 Mayıs 2025 17:01
1 MAYIS BASİT BİR ANMA GÜNÜ DEĞILDİR
30 Nisan 2025 17:01
TÜRKİYE’DE EGEMENLİK MİLLETİN OLMALIDIR
24 Nisan 2025 17:01
ŞİMDİ NE OLACAK ?
20 Nisan 2025 17:01
BU KAVGA KAYIKÇI KAVGASI
17 Nisan 2025 17:01
VEYSELDEN AL DERSİ
06 Nisan 2025 17:01
PROTESTO HAKKI ANAYASAL HAKTIR
03 Nisan 2025 17:01
ÜLKEDE SANDIK DEMOKRASİSİ BİLE YOK
23 Mart 2025 17:01
EMEKLİ BAYRAM İKRAMİYESİ NASIL KAZANDI?
16 Mart 2025 17:01
BARIŞA ULAŞMAKTA AZAMİ DİKKATİN ÖNEMİ
09 Mart 2025 17:01
KİM KİME EKMEK VERİYOR?
02 Mart 2025 17:01
KADINLAR HAYATI DURDURACAK
22 Şubat 2025 17:01
DİSK 58 YAŞINDA
16 Şubat 2025 17:01
Denetimsizlik facialarla can alıyor
02 Şubat 2025 17:01
FACİALARIN NEDENİ SORUMLULARIN SORUMSUZLUĞUDUR
26 Ocak 2025 17:01
ASGARİ ÜCRET NASIL ORTALAMA ÜCRET OLDU
19 Ocak 2025 17:01
BU SEFALETIN NNEDENİ ÖRGÜTSÜZLUK
12 Ocak 2025 17:01
2025 yili emekciler icin zor bir yil olacak
31 Aralık 2024 17:01
MUNZUR ÇEM ( HUSEYIN BEYSULEN )
11 Aralık 2024 17:01
Asgari ucretin ulusal ve uluslar arasi dayanaklari (2)
18 Kasım 2024 17:01
SOSYAL DEVLETİ YOK EDEN İKTİDARIN SEÇİM “MÜJDE”LERİ!
24 Ocak 2023 17:01
KIRMIZI ÇİZGİLER DEĞİL İLKELER BELİRLEYİCİ OLMALI!
17 Ocak 2023 17:01
2023, BARIŞ MÜCADELESİNİN YÜKSELDİĞİ YIL OLSUN!
03 Ocak 2023 17:01
Tek çözüm ‘âmâ’sız, ‘fakat’sız karşı çıkmak!
28 Aralık 2022 17:01
BU ÜLKEDE SIRTINDA KÜFE OLAN SİZ DEĞİLSİNİZ!
26 Aralık 2022 17:01
74. YILINDA İNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE!
20 Aralık 2022 17:01
ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİ MAAŞLARI
05 Aralık 2022 17:01
Görüntüyle yok edilen gerçekler
30 Kasım 2022 17:01
PARA TUZAĞININ ADI SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM!
24 Kasım 2022 17:01
ASGARİ ÜCRET, SEFALET ÜCRETİ OLMAMALI!
21 Kasım 2022 17:01
SİYASİ ÖNGÖRÜNÜZ YOKSA TÖKEZLERSİNİZ!
15 Kasım 2022 17:01
BÜTÇE İKTİDARIN SINIFSAL TERCİHİNİN BELGESİDİR!
14 Kasım 2022 17:01
ANAYASAYA UYMAYAN İKTİDARLA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OLUR MU?
09 Kasım 2022 17:01
SİZCE DEZENFORMASYONU KİM YAPIYOR?
01 Kasım 2022 17:01
CUMHURİYETİ CUMHURİYET YAPAN, ONUN DEMOKRATİK OLMASIDIR!
30 Ekim 2022 17:01
KRİZ Mİ, KAYNAK TRANSFERİ Mİ?
27 Ekim 2022 17:01
BU KADERİ KİM YAZIYOR?
24 Ekim 2022 17:01
İŞ CİNAYETLERİNİN NEDENİ AZGIN SÖMÜRÜ POLİTİKALARINIZDIR!
18 Ekim 2022 17:01
DOĞRU HAMLEYİ, DOĞRU ZAMANDA YAPMAK!
11 Ekim 2022 17:01
İNSANLAR ÜLKEYİ “SÜFLİ” YAŞAM İÇİN Mİ TERK EDİYOR?
05 Ekim 2022 17:01
İNSAN HAKLARINI SAVUNMAKTA SAMİMİYETSİZLİK DEVAM EDİYOR!
27 Eylul 2022 17:01
6-7 Eylül olaylarından ders çıkarmak!
06 Eylul 2022 17:01
Bireyler değil, siyasi anlayışlar belirleyici olmalıdır
12 Ağustos 2022 17:01
ITUC: TÜRİYE İŞÇİLER İÇİN EN KÖTÜ 10 ÜLKEDEN BİRİ!
22 Temmuz 2022 17:01
DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (10)
18 Temmuz 2022 17:01
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (14)
01 Temmuz 2022 17:01
DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDE KESİTLER (5)
05 Haziran 2022 17:01
DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (4)
30 Mayıs 2022 17:01
KİMİN HASSASİYETİ?
25 Mayıs 2022 17:01
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (10)
17 Mayıs 2022 17:01
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (9)
11 Mayıs 2022 17:01
DENİZ, YUSUF, HÜSEYİN VE YÜZLERCE DEVRİMCİ, MÜCADELEDE YAŞIYOR!
08 Mayıs 2022 17:01
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (8)
28 Nisan 2022 17:01
EMEK MÜCADELESİNDE GEÇMİŞ, EN ÖNEMLİ YOL GÖSTERİCİDİR!
24 Nisan 2022 17:01
GERÇEK BARIŞ, SAVAŞIN NEDENLERİNİ DOĞRU TESPİTLE MÜMKÜNDÜR!
23 Nisan 2022 17:01
ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK!
19 Nisan 2022 17:01
ENFLASYON, ÜCRETLERİ YUTTU!
11 Nisan 2022 17:01
SOMUT ÜZERİNDEN DURUMU GEÇİŞTİRMEK, GERÇEKLİKTEN KOPMAKTIR!
06 Nisan 2022 17:01
TÜRKİYE BÜTÇESİNİN KARA DELİKLERİ!
04 Nisan 2022 17:01
YAP-İŞLET-DEVRET YÖNTEMİYLE YAPILAN TESİSLERİ KİM YAPIYOR?
28 Mart 2022 17:01
DERDİ GEÇİM OLANLAR VE DERDİ SEÇİM OLANLAR!
20 Mart 2022 17:01
DOKTORLAR NEDEN HEDEF!?
14 Mart 2022 17:01
TÜRKİYE TARİHİNİN UNUTULMAYACAK İKİ ÖNEMLİ OLAYI İLE 12 MART!
13 Mart 2022 17:01
Kimin savaşı?
09 Mart 2022 17:01
ANAYASAL HAKLARI KULLANDIRMAYANLAR VE ONLARI KORUYANLAR!
01 Mart 2022 17:01
HEDEFİNİZ DÖNÜŞTÜRMEK DEĞİLSE, MEVCUDA MAHKÛM OLURSUNUZ!
23 Şubat 2022 17:01
İNSANCA YAŞAMA KAVGASI VE DEVLETİN TARAFI!
21 Şubat 2022 17:01
ELEKTRİKTE ADIM ADIM GELEN SOYGUN!
16 Şubat 2022 17:01
İKTİDARDA OLMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ
08 Şubat 2022 17:01
HİÇBİR SORUNU, O SORUNA YOL AÇAN ÇÖZEMEZ!
17 Ocak 2022 17:01
Diliniz, demokrasiye bakışınızı ele veriyor!
11 Ocak 2022 17:01
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ (1)
08 Ocak 2022 17:01
Söz konusu seçim kazanmaksa gerisi teferruattır!
28 Aralık 2021 17:01
TÜRK LİRASININ DURDURALAMAYAN ÇÖKÜŞÜ VE ASGARİ ÜCRET GERÇEĞİ!
20 Aralık 2021 17:01
YOKSULLAŞMANIN; KÖPRÜ, OTOYOL, HAVA ALANI VE TELEFON İLE İMTİHANI!
14 Aralık 2021 17:01
ARTIK ASGARİ DEĞİL, ASIL ÜCRET!
09 Aralık 2021 17:01
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (9)
07 Aralık 2021 17:01
KİME KARŞI NEYİN SAVAŞI?
29 Kasım 2021 17:01
KADINA YÖNELİK ŞİDDET ERKEK SORUNUDUR!
26 Kasım 2021 17:01
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (6)
17 Kasım 2021 17:01
KAVRAM KARGAŞASI İLE GERÇEKLERİ GİZLEYEMEZSİNİZ!
14 Kasım 2021 17:01
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (5)
11 Kasım 2021 17:01
KUTSAL DEVLET, ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYENLERİN SIĞINDIĞI LİMANDIR!
07 Kasım 2021 17:01
KORKU TÜNELİNDEN YÜKSELEN KORKUTMA SESLERİ!
02 Kasım 2021 17:01
Dünya gençliği gelecekten endişeli!
25 Ekim 2021 17:01
ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYEN İKTİDARIN BAŞVURACAĞI YÖNTEM BASKIDIR!
18 Ekim 2021 17:01