Veli Beysülen
[email protected]

ADINI DOĞRU KOYMAK LAZIM

11 Eylul 2025 05:14

ADINI DOĞRU KOYMAK LAZIM

ADINI DOĞRU KOYMAK LAZIM

Yaşananların Adını Doğru Koymak lazım

Sanıyorum bugün Türkiye'nin yaşadığı sorunların temelinde 102 yıllık  cumhuriyetin demokrasi ile buluşmaması yatıyor. Durumu daha iyi kavramak için işe cumhuriyet ve demokrasi tanımlarından başlamak gerekiyor. Zira ancak böylece birinin varlığının diğerinin varlığı olmadığı anlaşılabilir.

Cumhuriyet, milletin, egemenliği kendi elinde tuttuğu ve bunu belirli süreler için seçtiği milletvekilleri aracılığıyla kullandığı yönetim biçimi olarak tanımlanır. Demokrasi ise; halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, el erki, demokratlık olarak tanımlanan halkın direk egemenliğine dayanan sistemdir. 

Çağımız demokrasisinde halk bu egemenliği yasaları müzakere etme ve yasal düzenlemelere karar verme yetkisine sahip olduğu doğrudan demokrasi veya yasaları yapacak yasama organı üyeleri ile yürütme organını toplum sözleşmesi (anayasa) ile yasalarla belirlenmiş usul ve esaslar çerçevesinde seçme yetkisine sahip olduğu temsili demokrasi gibi iki yöntemle kullanır. Bu yönetim biçiminde, kimin halk (yurttaş) kabul edildiği ve yetkinin insanlar arasında nasıl paylaşıldığı veya hangi yetkilerin verildiği konuları zaman içinde ve farklı ülkelerde değişiklikler göstermiş olsa da demokrasinin temel özellikleri vardır. Bunlar, toplanma özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, mülkiyet hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, ifade özgürlüğü, eşit yurttaşlık hakkı, yönetilenlerin (halkın) rızası, genel oy hakkı, özgürlük hakkından ve yaşam hakkından haksız yere mahrum bırakılmamak ve azınlık hakları gibi hak ve özgürlüklerdir.

Kuşkusuz, cumhuriyetin tanımındaki, "Halkın kendi kendisini yönetmesi" ilkesine uygun olup olmaması, halk egemenliğine dayanan demokrasi ile buluşup buluşmaması ile ilgilidir. Demokratik Cumhuriyet, cumhuriyet ve demokrasinin öngördüğü ilkeleri birleştiren bir yönetim biçimidir. Dolayısıyla demokratik bir cumhuriyet, iki ayrı sistemin her birini ayrı ayrı uygulamak yerine, cumhuriyet ile demokrasinin ortak ilkelerini bünyesinde barındırır. O zaman, demokrasinin yukarıda belirttiğim temel ilkelerinin uygulamada olmadığı herhangi bir ülkenin adının cumhuriyet olması, tek başına halkın kendi kendisini yönetmesine yetmiyor. Nitekim adında cumhuriyet kelimesi olan dünyanın birçok ülkesinin yönetim biçimi demokratik değildir.

Kuşkusuz benim de zaman zaman yazılarımda belirttiğim gibi adı cumhuriyet olan Türkiye, bırakın demokratik cumhuriyet olmayı, cumhuriyetin halkın kendi kendisini yönetmesi ilkesinin gerçek anlamda uygulandığı devlet de olamadı. Öte yandan, ülkeyi yönetenler her ne kadar "Türkiye bir hukuk devletidir" deseler de, Türkiye hiçbir zaman evrensel hukuk kuralları ile temel insan haklarının uygulandığı gerçek bir hukuk devleti de olamadı. Maalesef pratik uyguĺamada iktidarda bulunan siyasi kadro ve darbe yönetimlerinden kaynaklı dönemsel nüanslar olmakla birlikte, farklılıklar hep tehdit olarak görüldü ve toplum sürekli baskı altında tutuldu. Bunu evrensel demokrasi ve hukuk ilkelerinden kopuk, kendi felsefesini yansıttığı ülkeye özel anayasa ve yasalar aracılığıyla yapan Türkiye Cumhuriyeti, zaman zaman kendi iç düzenlemelerinin bile üzerinden atlayarak rutinin dışına çıkmakta sakınca görmedi.

Nitekim Türkiye 1990'lı yılların başında, "Anayasa bir kere ihlal etmekle bir şey olmaz" diyen zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile 1990 yılların ortalarında, "Devlet gerekirse rutinin dışına çıkar" diyen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in yıllarca Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yaptıkları ülkedir. Yine Türkiye, "Anayasaya aykırı ama getirirlerse destekleriz" diyen Kemal Kılıçdaroğlu'nun ana muhalefet partisi lideri, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarını tanımıyorum ve uymuyorum diyerek kendi yaptığı Anayasaya uymayan, muhaliflerini yargı sopası ile susturan, yurttaşların anayasal haklarını kolluk gücüyle engelleyerek anayasayı uygulamayan Recep Tayyip Erdoğan'ın 23 yıldır Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yaptığı ülkedir. O zaman bugün yaşananları çok da yadırgamamak gerekir. Zira her biri bulunduğu makamda  devlet felsefesinin temsilcisi olan bu insanların söyledikleri ülkenin yönetim anlayışını yansıtmaktadır. Evet, bu anlayış Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne, merkez siyaseti  dünya ve Türkiye konjonktürüne uygun dizayn etmektedir. Yine bu anlayış, çok partili hayata geçişle birlikte merkez siyasetin sağ versiyonunu değişik parti isimleriyle iktidara taşıdı. Bu nedenle, 1950'den günümüze 75 yıldır bu ülkeyi sağ partiler yönetiyor.

Elbette, özellikle 1970'li yıllardan itibaren merkez siyasetin kısmen solunda konumlanan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), gerçek anlamda sol ideolojiyi temsil ettiği için iktidara getirilmiyor değil.

Çünkü Cumhuriyetin kurucu partisi olan, halen kurucu iradeyi temsil ettiği açık olan CHP, gerçek anlamda sol bir parti olduğu için sistem tarafından yönetimden uzak tutulmuyor. Devletin çekirdeğinin bu tercihinin dünya konjonktürünün yanı sıra ülkede uygulanan ekonomik modelle de bağı var. Sadece bu da değil. 1970'li yıllarda gelişen toplumsal uyanışla birlikte, yükselen anti kapitalist anti emperyalist dalganın etkisinde kalan CHP'nin ulusalcı refleksi, Türkiye burjuvazisi ile emperyalist merkezleri ürkütüyor. Kaldı ki toplumsal uyanışı bastırmak üzere yapılan darbelerin eseri olan muhafazakâr toplumsal yapı, daha seküler, laikliği savunan, serbest piyasayı sosyal devlet uygulamalarıyla dengelemeyi vaadeden CHP'yi yönetimin dışında tutmak için kullanılıyor.

Tüm bunlar, dünden bugüne Türkiye siyasetinde genel durumun özetidir. Bugün gelinen nokta, siyaseten ve yönetim sistemi bakımından ülkenin demokrasiden gittikçe uzaklaştığı, 23 yıldır ülkeyi yöneten partinin devletleştiği ve kendisine karşı gelişen muhalefeti devlete karşı gelmek olarak topluma empoze ettiği, yetkilerin tek kişide toplandığı noktadır. Elbette bu sonucu ortaya çıkaran, yukarıda belirttiğim gibi cumhuriyetin demokrasi ile buluşamamasıdır. Özellikle 1960'lı yıllardan itibaren işçi sınıfının yükselen siyasi ve sendikal mücadelesinin yanı sıra Kürt siyasetinin ivme kazanması ve 1980'li yıllarda çatışmaya evirilmesi, devletin kendisini koruma gerekçesi ile toplumu baskı altına almasında araç olarak kullanıldı. Kuşkusuz bu zemini Türk-İslam sentezi ile siyaset yapan partiler ile siyasetçiler alabildiğine kullandılar. Güvenlikçi militarist dilin hakim olduğu merkez siyaset bir bütün olarak devletin demokrasi ve insan haklarından uzaklaşmasına destek verdi.

İktidarının ilk yıllarında, demokrasi ve insan hakları yönlerinde kendisinden önceki iktiarlardan farklı olduğu mesajını veren AKP, zaman içinde devletin tekçi zihniyeti ile bütünleşti. 2017 yılında tek adam yönetimine geçiş için yapılan Anayasa değişikliğini savunanların tezleri, bu bütünleşmenin basit bütünleşme olarak okunmaması gerektiğini gösteriyor. Zira  tek adam yönetimini savunanlar, hedefin devletin hantal yapısını tasfiye etmek ve hızlı karar alınmasını sağlamak olduğunu iddia etmişlerdi. Nitekim dedikleri gibi  yasama ve yargının yürütme üzerindeki denetim yetkileri yok edildi. Artık yasama ve yargı tek adamın ağzına bakıyorlar. Yasama onun istediği kanunları çıkarırken, yargı ise muhalefeti onun istediği gibi dizayn etmenin aracı haline geldi.

Nitekim zaman zaman Cumhurbaşkanının ağzından, "Bu ülkenin ihtiyacı yerli ve milli muhalefettir. İnşallah onu da biz sağlayacağız" dediğini hepimiz duyarız. O zaman daha önce HDP'ye sonrasında DEM Parti'ye bugün ise CHP'ye yönelik kuşatmaya şaşırmamak gerekiyor. Zira 2023 seçimlerinden sonra yapılan CHP Kurultayı'nda Özgür Özel'in genel başkanlığa seçilmesinin ardından, 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde parti birinci oldu. Seçimlerden bugüne yapılan bütün kamuoyu araştırmaları oy oranını sürekli arttırdığını gösteriyor.

Elbette bunda Özel ile ekibinin mümkün olduğunca yüzü halka dönük, onun sıkıntılarını bilerek siyaset yapmaya çalışmalarının önemli payı var. Özellikle iktidarın ekonomi politikasının vurduğu sınıf ve katmanların sorunları ile taleplerini gören bir noktadan, toplumla buluşmaya çalışarak sokağı kullanmayı tercih etmeleri iktidarın kabul edeceği bir durum değildir. Zira Kılıçdaroğlu liderliğinde CHP sokağı kullanmaktan uzaklaşmış ve demokrasiyi sandıkla sınırlayan bir siyaset hattı belirlemişti. Kuşkusuz demokrasiyi bir haklar bütünü olarak görmeyen, sokağı kullanmaktan imtina eden bu muhalefet tarzı sandık fetişizminden başka birşey değildir. Kaldı ki bu muhalefet tarzı,  sandıktan çıkan iradeyi tanımayarak muhalefete mensup seçilmişleri cezaevlerine dolduran, görevden alan, yerlerine kayyum atayan, kısacası sandığı kendisini seçtirmenin aracı olarak kullanan iktidarın değirmenine su taşımaktır.

Hiç kuşku yok ki, CHP iktidarın istediği tarz "Yerli ve milli muhalefet" olmaktan uzaklaşma imajı verdikçe, baskılara maruz kalacaktır. Zira iktidarın toplumun emekçi kesimlerini yoksullaştıran ekonomik programına ciddi tepki var. Bu tepki toplumu iktidar alternatifi olarak gördüğü CHP'ye ve onun cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'na yöneltiyor. Bu nedenle, CHP yeni yönetim sisteminin kalıcılaşmasının önünde engel olarak görülüyor ve iç çelişkileri kullanılarak marjinalleştirilmeye çalışılıyor. Bu nedenle, partinin iki yıl önce yapılan ve sonuçları  YSK kararına dönüşmüş olan il ve merkez kongreleri yetkisiz mahkemelerce iptal ediliyor. Atanan kayyumlar parti üyelerine şiddet uygulanarak parti binasına alınıyor. 

Öte yandan parti bir dönüşüm süreci yaşıyor. Özellikle Kürt sorununun barışçıl çözümü sürecinde parti yönetiminin, partinin önceki yıllarda izlediği katı, retçi politikanın aksine, çözüme katkı sunma yönünde pozisyon alması, iktidar kanadında rahatsızlığa yol açtı. Bugün iktidar mümkünse CHP'yi sürecin dışında tutmaya çalışıyor. Partiye yönelik operasyonlar, gözaltı ve tutuklamalarla, parti organlarını mahkeme marifetiyle görevden alma ve yerlerine kayyum atamayla parti etkisiz hale getirilmeye çalışılıyor. Tüm bunlar, CHP ile muhalefetin diğer bileşenleri tarafından doğru okunursa çözüm üretmek daha kolay olacaktır. Kısacası yaşananların adını doğru koymak önemli! 

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!

Yazarın Diğer Yazıları

VELI BEYSÜLEN " EGITIMDE BILIM VE LAİKLİK ŞART ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ TEHLİKE ALTINDA
08 Eylul 2025 05:14

ENFLASYON GERÇEKLERİ VE SENDİKALARIN SORUMLULUGU
01 Eylul 2025 05:14

" İŞÇİNİN 1 TRİLYON LİRALIK KAYBI MASADAKİ SESSİZLİĞİN BEDELİ "
25 Ağustos 2025 05:14

GREV HAKKI FIILEN YOK SAYILIYOR TOPLU SÖZLEŞME TİYATROSU OYNANIYOR
21 Ağustos 2025 05:14

GREV HAKKI FİİLEN YOK SAYILIYOR. TOPLU SÖZLEŞMESI MASASI TİYATROSU OYNANIYOR "
18 Ağustos 2025 05:14

źEMEK MÜCADELESİNDE YENİ BİR KIRILMA İŞÇİNİN SABRI SINIRDA
10 Ağustos 2025 05:14

EMEKÇİNİN SESİ KISILIYORSENDIKAL HAKLARGASP EDILIYOR
20 Temmuz 2025 05:14

100 YILLIK KRONİK TABU YIKILABİLECEKMİ ?
17 Temmuz 2025 05:14

GEÇMİS MÜCADELE YOL ĞOSTERİCİDİR
10 Temmuz 2025 05:14

YAGINLARIN NEDENİ ÖZELLESTİRME POLİTIKALARİ
07 Temmuz 2025 05:14

EMEKLİYE YOK NATO YA VAR!!
03 Temmuz 2025 05:14

YOKSULUN YOKSULU EMEKLİLER!
29 Haziran 2025 05:14

DUYGUSALLIK İNSANA YANLIŞLIK YAPTIRIR
26 Haziran 2025 05:14

EMEK MÜCADELESİNDE YENİ BİR KIRILMA MI YAŞANIYOR?
22 Haziran 2025 05:14

ÇAĞIN TEHLIKELİ SİLAHI DİJİTAL TEKNOLOJİ
19 Haziran 2025 05:14

15 - 16 HAZİRAN DİRENİSİNDE DERS ALMAK
15 Haziran 2025 05:14

12 EYLÜL RUHU ÜLKEYİ SARINCA
12 Haziran 2025 05:14

ÜLKENİN ACİL İHTIYACI HANGİSİDİR
05 Haziran 2025 05:14

BARIS ILE DEMOKRASİ İKİZ KARDESTİR
22 Mayıs 2025 05:14

ORTASI OLMAYAN İNSANLAR ÜLKESİ TÜRKİYE
15 Mayıs 2025 05:14

ÜLKEYİ YÖNETENLERİN HIRSI YOKSULLUĞUN NEDENİ...
08 Mayıs 2025 05:14

UMUT GENÇLİKTE
04 Mayıs 2025 05:14

1 MAYIS BASİT BİR ANMA GÜNÜ DEĞILDİR
30 Nisan 2025 05:14

TÜRKİYE’DE EGEMENLİK MİLLETİN OLMALIDIR
24 Nisan 2025 05:14

ŞİMDİ NE OLACAK ?
20 Nisan 2025 05:14

BU KAVGA KAYIKÇI KAVGASI
17 Nisan 2025 05:14

VEYSELDEN AL DERSİ
06 Nisan 2025 05:14

PROTESTO HAKKI ANAYASAL HAKTIR
03 Nisan 2025 05:14

ÜLKEDE SANDIK DEMOKRASİSİ BİLE YOK
23 Mart 2025 05:14

EMEKLİ BAYRAM İKRAMİYESİ NASIL KAZANDI?
16 Mart 2025 05:14

BARIŞA ULAŞMAKTA AZAMİ DİKKATİN ÖNEMİ
09 Mart 2025 05:14

KİM KİME EKMEK VERİYOR?
02 Mart 2025 05:14

KADINLAR HAYATI DURDURACAK
22 Şubat 2025 05:14

DİSK 58 YAŞINDA
16 Şubat 2025 05:14

Denetimsizlik facialarla can alıyor
02 Şubat 2025 05:14

FACİALARIN NEDENİ SORUMLULARIN SORUMSUZLUĞUDUR
26 Ocak 2025 05:14

ASGARİ ÜCRET NASIL ORTALAMA ÜCRET OLDU
19 Ocak 2025 05:14

BU SEFALETIN NNEDENİ ÖRGÜTSÜZLUK
12 Ocak 2025 05:14

2025 yili emekciler icin zor bir yil olacak
31 Aralık 2024 05:14

MUNZUR ÇEM ( HUSEYIN BEYSULEN )
11 Aralık 2024 05:14

Asgari ucretin ulusal ve uluslar arasi dayanaklari (2)
18 Kasım 2024 05:14

SOSYAL DEVLETİ YOK EDEN İKTİDARIN SEÇİM “MÜJDE”LERİ!
24 Ocak 2023 05:14

KIRMIZI ÇİZGİLER DEĞİL İLKELER BELİRLEYİCİ OLMALI!
17 Ocak 2023 05:14

2023, BARIŞ MÜCADELESİNİN YÜKSELDİĞİ YIL OLSUN!
03 Ocak 2023 05:14

Tek çözüm ‘âmâ’sız, ‘fakat’sız karşı çıkmak!
28 Aralık 2022 05:14

BU ÜLKEDE SIRTINDA KÜFE OLAN SİZ DEĞİLSİNİZ! 
26 Aralık 2022 05:14

74. YILINDA İNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE!
20 Aralık 2022 05:14

ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİ MAAŞLARI
05 Aralık 2022 05:14

Görüntüyle yok edilen gerçekler
30 Kasım 2022 05:14

PARA TUZAĞININ ADI SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM!
24 Kasım 2022 05:14

ASGARİ ÜCRET, SEFALET ÜCRETİ OLMAMALI!
21 Kasım 2022 05:14

SİYASİ ÖNGÖRÜNÜZ YOKSA TÖKEZLERSİNİZ!
15 Kasım 2022 05:14

BÜTÇE İKTİDARIN SINIFSAL TERCİHİNİN BELGESİDİR!
14 Kasım 2022 05:14

ANAYASAYA UYMAYAN İKTİDARLA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OLUR MU?
09 Kasım 2022 05:14

SİZCE DEZENFORMASYONU KİM YAPIYOR?
01 Kasım 2022 05:14

CUMHURİYETİ CUMHURİYET YAPAN, ONUN DEMOKRATİK OLMASIDIR!
30 Ekim 2022 05:14

KRİZ Mİ, KAYNAK TRANSFERİ Mİ?
27 Ekim 2022 05:14

BU KADERİ KİM YAZIYOR?
24 Ekim 2022 05:14

İŞ CİNAYETLERİNİN NEDENİ AZGIN SÖMÜRÜ POLİTİKALARINIZDIR!
18 Ekim 2022 05:14

DOĞRU HAMLEYİ, DOĞRU ZAMANDA YAPMAK!
11 Ekim 2022 05:14

İNSANLAR ÜLKEYİ “SÜFLİ” YAŞAM İÇİN Mİ TERK EDİYOR? 
05 Ekim 2022 05:14

İNSAN HAKLARINI SAVUNMAKTA SAMİMİYETSİZLİK DEVAM EDİYOR!
27 Eylul 2022 05:14

6-7 Eylül olaylarından ders çıkarmak!
06 Eylul 2022 05:14

Bireyler değil, siyasi anlayışlar belirleyici olmalıdır
12 Ağustos 2022 05:14

ITUC: TÜRİYE İŞÇİLER İÇİN EN KÖTÜ 10 ÜLKEDEN BİRİ!
22 Temmuz 2022 05:14

DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (10)
18 Temmuz 2022 05:14

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (14)
01 Temmuz 2022 05:14

Sendikaların ortaya çıkışı ve toplumsal rolü (129)
15 Haziran 2022 05:14

DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDE KESİTLER (5)
05 Haziran 2022 05:14

DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (4)
30 Mayıs 2022 05:14

KİMİN HASSASİYETİ?
25 Mayıs 2022 05:14

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (10)
17 Mayıs 2022 05:14

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (9)
11 Mayıs 2022 05:14

DENİZ, YUSUF, HÜSEYİN VE YÜZLERCE DEVRİMCİ, MÜCADELEDE YAŞIYOR!
08 Mayıs 2022 05:14

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (8)
28 Nisan 2022 05:14

EMEK MÜCADELESİNDE GEÇMİŞ, EN ÖNEMLİ YOL GÖSTERİCİDİR!
24 Nisan 2022 05:14

GERÇEK BARIŞ, SAVAŞIN NEDENLERİNİ DOĞRU TESPİTLE MÜMKÜNDÜR!
23 Nisan 2022 05:14

ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK!
19 Nisan 2022 05:14

ENFLASYON, ÜCRETLERİ YUTTU!
11 Nisan 2022 05:14

SOMUT ÜZERİNDEN DURUMU GEÇİŞTİRMEK, GERÇEKLİKTEN KOPMAKTIR!
06 Nisan 2022 05:14

TÜRKİYE BÜTÇESİNİN KARA DELİKLERİ!
04 Nisan 2022 05:14

YAP-İŞLET-DEVRET YÖNTEMİYLE YAPILAN TESİSLERİ KİM YAPIYOR?
28 Mart 2022 05:14

DERDİ GEÇİM OLANLAR VE DERDİ SEÇİM OLANLAR!
20 Mart 2022 05:14

DOKTORLAR NEDEN HEDEF!?
14 Mart 2022 05:14

TÜRKİYE TARİHİNİN UNUTULMAYACAK İKİ ÖNEMLİ OLAYI İLE 12 MART!
13 Mart 2022 05:14

Kimin savaşı?
09 Mart 2022 05:14

ANAYASAL HAKLARI KULLANDIRMAYANLAR VE ONLARI KORUYANLAR!
01 Mart 2022 05:14

HEDEFİNİZ DÖNÜŞTÜRMEK DEĞİLSE, MEVCUDA MAHKÛM OLURSUNUZ!
23 Şubat 2022 05:14

İNSANCA YAŞAMA KAVGASI VE DEVLETİN TARAFI!
21 Şubat 2022 05:14

ELEKTRİKTE ADIM ADIM GELEN SOYGUN!
16 Şubat 2022 05:14

İKTİDARDA OLMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ
08 Şubat 2022 05:14

HİÇBİR SORUNU, O SORUNA YOL AÇAN ÇÖZEMEZ!
17 Ocak 2022 05:14

Diliniz, demokrasiye bakışınızı ele veriyor!
11 Ocak 2022 05:14

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ (1)
08 Ocak 2022 05:14

Söz konusu seçim kazanmaksa gerisi teferruattır!
28 Aralık 2021 05:14

TÜRK LİRASININ DURDURALAMAYAN ÇÖKÜŞÜ VE ASGARİ ÜCRET GERÇEĞİ!
20 Aralık 2021 05:14

YOKSULLAŞMANIN; KÖPRÜ, OTOYOL, HAVA ALANI VE TELEFON İLE İMTİHANI!
14 Aralık 2021 05:14

ARTIK ASGARİ DEĞİL, ASIL ÜCRET!
09 Aralık 2021 05:14

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (9)
07 Aralık 2021 05:14

KİME KARŞI NEYİN SAVAŞI?
29 Kasım 2021 05:14

KADINA YÖNELİK ŞİDDET ERKEK SORUNUDUR!
26 Kasım 2021 05:14

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (6)
17 Kasım 2021 05:14

KAVRAM KARGAŞASI İLE GERÇEKLERİ GİZLEYEMEZSİNİZ!
14 Kasım 2021 05:14

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (5)
11 Kasım 2021 05:14

KUTSAL DEVLET, ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYENLERİN SIĞINDIĞI LİMANDIR!
07 Kasım 2021 05:14

KORKU TÜNELİNDEN YÜKSELEN KORKUTMA SESLERİ!
02 Kasım 2021 05:14

Dünya gençliği gelecekten endişeli!
25 Ekim 2021 05:14

ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYEN İKTİDARIN BAŞVURACAĞI YÖNTEM BASKIDIR!
18 Ekim 2021 05:14

Tüm Yazılar