Veli Beysülen
[email protected]

VEYSELDEN AL DERSİ
06 Nisan 2025 07:11VEYSEL’DEN AL DERSİ!
Türkiye’nin içine düşürüldüğü kutuplaşma iklimi ülkeyi adeta düşman kamplara ayırmış durumda. İlginçtir ama Türkiye’de bu kutuplaşma hep vardı. 3 Nisan 2025 tarihinde başka mecrada yayımlanan, "PROTESTO HAKKI ANAYASAL HAKTIR!" başlıklı yazımda, sistemin biri ebedi diğeri dönemsel iki ötekisinin hep elinin altında hazır bulunduğunu ve döneme göre bu ötekileri devreye sokarak, toplumu baskıyla susturduğunu yazmıştım. Kısacası Türkiye, bu kutuplaşmayı ilk defa yaşamıyor. 1946 yılında çok partili sisteme geçen Türkiye’de tartışmalı 1946 seçimlerinin ardından, 1950 yılında yapılan seçimde Demokrat Parti (DP) iktidara gelir. DP iktidar olur olmaz ilk işi, meclis kararına bile gerek duymadan NATO saflarında savaşmak üzere Kore’ye asker göndermek olur. Nitekim asker göndermeye dair tezkere daha sonra TBMM’de kabul edilir. Meclis kararı olmadan, hükümet kararıyla yapılan bu asker gönderme işlemi ile Türkiye safını belli ediyor ve 1952 yılında emperyalist Batı'nın savaş Örgütü NATO’ya üye oluyor.
Kuşkusuz Türkiye’nin kuzey komşusu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğine (SSCB) karşı kurulmuş NATO’ya katılması, ülke içinde özellikle aydın çevrede sert şekilde eleştirilir. Aynı yıllarda dünya genelinde yükselmekte olan anti kapitalist anti emperyalist dalganın da etkisiyle, Türkiye’de sol sosyalist hareket ivme kazanır. Üniversite öğretim üyeleri ile aydın entelektüel çevrede sosyalist düşüncenin yaygınlaşması iktidarı ciddi şekilde rahatsız eder ve komünizm propagandası yapma suçlaması ile birçok öğretim üyesi, sanatçı, yazar ve aydın tutuklanarak cezaevlerine doldurulur. Böylece genç Cumhuriyet’te, sol sosyalist siyasetin gelişmesinin ve anti emperyalist dalganın yükselmesinin önü kesmeye çalışılır.
Elbette DP, sadece kapitalizmin alternatifi sosyalizmin mücadelesini veren sosyalist sol düşünceyi baskı altına almakla kalmadı. Hızlı bir şekilde toplumu kutuplaştıran uygulamaları heyete geçirdi. Bu politika sonucu özellikle köylerde DP’liler ile CHP'liler gittikleri kahveleri ayırdılar. Hatta aynı camilere gitmemeye başladırlar. DP’nin iktidarının son yıllarında, 12 Ekim 1958 tarihinde Adnan Menderes’in Manisa’da yaptığı bir konuşma ile start verdiği “Vatan Cephesi” hareketi bu kutuplaştırmanın derinleşerek sürmesinin aracı oldu. Her ne kadar bu cephenin sadece DP’lilere değil, tüm yurttaşlara açık olduğu söylense de üye olmayanlar üzerinde yoğun bir baskı vardı. O zamanın tek haberleşme aracı olan devletin radyosundan her haber saati öncesinde bu cepheye katılanların isimleri duyurulurdu. Çoğu zaman üye olmayanların hatta ölenlerin kaydedildiği bile görülürdü.
DP döneminin toplumu hasım cephelere ayrıştıran bu hareket, partinin üçüncü defa seçim kazandığı 1957 seçimleri sonrası oluşturuldu ve yaygınlaştırıldı. Ülkenin en ücra köşelerine kadar “Vatan Cephesi Ocakları” açıldı ve yurttaşlar hızla kaydedildi. Kuşkusuz DP iktidarının “Vatan Cephesi" girişimi, Türkiye'de demokrasinin gelişmesinin katili, darbelerin başlangıcı olan 27 Mayıs 1960 darbesine gidişte önemli bir yere sahiptir. Elbette tüm bu uygulamalar darbenin gerekçesi olmamalı ve toplumu daha da kutuplaştırıp, etkisi sonraki yıllarda devam eden acılar yaşanmamalıydı. Ancak kendisi gibi düşünmeyen yurttaşları hatta kendisine oy vermeyen il ve ilçeleri topluca cezalandıran siyasi iktidarın yaptığının adı demokrasi olamaz. Zira DP’nin il ilçe teşkilatlarına bağlı çalışan, adını toplumun önemli bir değeri olan vatan kelimesinden alan bu hareketin varlığının yanı sıra, devletin tüm gücünü elinde bulunduran DP ile diğer partilerin eşit şartlarda, demokratik yarış verdikleri iddia edilemez. İktidar bu dönemde başta radyo olmak üzere devletin tüm imkânlarını kullanmış, aleyhte yayın yapan basın susturulmuştur.
Tüm bunların yaşandığı 1950’lerin Türkiye’sinde dönemin halk ozanı Aşık Veysel de iktidarın baskı politikasından nasibini alır. Nitekim dönemin Sivas valisi Aşık Veysel’i Vatan Cephesi'ne kaydolmaya ikna etmek için defalarca ziyaret eder. Ancak Veysel her seferinde kendisini geri çevirir. Geri çevirir çevirmesine ancak karşı karşıya kaldığı ayrımcı muameleler ve iktidarın muhalefete yönelik uygulamaya koyduğu baskı politikası, kendisini de köyüne hapsetmiştir. Bunun üzerine Aşık Veysel, köyüne hapsedilmiş durumda iken "Demokrasinin Budur Rejimi” isimli önemli bir şiiri kaleme alır.
İşte Âşık Veysel’in, 1950’lerin baskıcı ve yasakçı yönetimine karşı söylediği türkünün sözleri:
Demokrasinin budur rejimi
Vatan milletindir, kim kovar kimi
Sıkma savcıları, kovma hâkimi
Şekavet yok, adalet var bu yolda
***
Topkapı'da, Kayseri'de, Uşak'ta
Kimin hakkı vardır, bu sefil halkta
Parmaklar oynuyor türlü nifakta
Selamet yok, felaket var bu yolda
***
Radyo denilen milletin malı
Neşriyatlar tarafsızca olmalı
Hâkimiyet milletindir bilmeli
Esaret yok, hep millet var bu yolda
***
Manasız mantıksız Vatan Cephesi
Vatan milletindir bu neyin nesi
Maksat Menderes'in seçim dalgası
Menderes yok, memleket var bu yolda
***
Milletsiz bir devlet yoktur olamaz
Eğri bakan aradığın' bulamaz
Hiçbir parti ebediyen kalamaz
Şikâyet yok, nihayet var bu yolda
***
Veysel söyler ama duyulmaz sesi
Doğru diyene diyorlar asi
Böyle değildi şu demokrasi
"Tahkikat" yok, hürriyet var bu yolda
Görüldüğü gibi, Halk Ozanı Aşık Veysel bundan 67 yıl önce, iktidarın uyguladığı ayrıştırıcı baskı politikasına karşı bugüne ışık tutacak yukarıdaki şiiri yazıp besteleyerek demokrasinin ne olması gerektiği hususunda ders vermiş. Günümüzün yönetenlerine düşen ise Veysel’in bu şiirinden ders almaktır.
Maalesef bugün yaşananlar, Aşık Veysel’in her satırı ayrı anlamla yüklü, ders veren bu şiirinden ders alınmadığını kanıtlıyor. Bu nedenle, yaşadığımız ülke Türkiye, bir kez daha derin bir kutuplaşma yaşıyor. Hukuk örselendi, demokrasinin vazgeçilmez araçları kullanılamaz hale getirildi. İktidarın sığındığı liman olan seçim sandığından çıkan irade yok sayıldığı için ülkede tüm seçilmişlerin meşruiyeti tartışılır hale getirildi. Zira seçildikten sonra halkın iradesi olan seçilmişler görevden alınıyor, yerlerine iktidarın kendi memurları atanıyor. Kendi memurları diyorum çünkü son anayasa değişikliği ile birlikte, mülki amirler cumhurbaşkanı kararnamesi ile atanıyor ve onun görevi bittiğinde hepsinin görevi sona eriyor. Bu mülki amirlerin ve diğer bir çok bürokratın, devletin kendi işleyişi içinde liyakat esasına göre atanmasının önüne geçen bir uygulamadır. Bu aynı zamanda, parti genel başkanı olan cumhurbaşkanının, devletin tüm birimlerinin yöneticilerini belirleme yetkisini kendisinde toplamasıdır. Ülkede anayasal hakları kullanmak suç kategorisine alındı. Demokratik tepki araçlarının kullanılması, “Terör faaliyeti” “Vatanı hainliği” ile eş değerde tutuluyor. Yurttaşların nereden alışveriş yapacağı, alışveriş yapıp yapmayacağı bile soruşturma başlatmanın gerekçesi oldu. Kısacası iktidar, herkesi arkasında hizalanmaya zorluyor, hizalanmayanları devlet düşmanı ilan ediyor. Halbuki gerek Türkiye Cumhuriyeti Anayasası gerekse Anayasanın 90. maddesine uygun kabul edilmiş uluslararası sözleşmeler, bu hakları güvence altına almışlardır.
Ülkenin gerçek gündemi olan işsizlik, yoksulluk, yüksek enflasyon, yolsuzluklar tartışılamıyor. Yandaş medya ülkeyi güllük gülistanlık gösteriyor. Tek seslilik isteyen iktidarın baskı altına aldığı bu ülkenin kendine merkez medya diyen medyası, muhalefetin açıklamaları ile etkinliklerini göstermiyor. Gösteren 3-5 bağımsız medya kuruluşu ise cezalarla boğuşuyor. Yapılan hukuksuzluklardan dolayı geleceklerinden endişe duyan gençlerin sokağa taşan tepkileri kolluk şiddetiyle bastırılıyor. Gencecik insanlar darp ediliyor, gözaltına alınıyor, tutuklanıp cezaevlerine atılıyorlar. Yani ömürlerinin baharında reddettikleri uygulamaları kabule zorlanıyorlar.
Aşık Veysel’in yukarıya aldığım şiirinin son dörtlüğünde dile getirdiği gibi, bu ülkede doğru söyleyenin adı asiye çıktı. Halbuki demokrasi, çoğunluğun azınlığı tahakküm altına aldığı değil, azınlığın kendisini özgürce ifade ettiği rejimin adıdır. Yine Veysel’in “tahkikat” yok hürriyet var bu yolda, sözü ile anlatmak istediği gibi demokrasi; düşüncenin baskı ve soruşturmalarla baskı altına alınıp insanların susturulduğu değil, düşüncesini, demokratik yollarla özgürce söyleyebildiği rejimdir!
Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
BARIS ILE DEMOKRASİ İKİZ KARDESTİR
22 Mayıs 2025 07:11
ORTASI OLMAYAN İNSANLAR ÜLKESİ TÜRKİYE
15 Mayıs 2025 07:11
ÜLKEYİ YÖNETENLERİN HIRSI YOKSULLUĞUN NEDENİ...
08 Mayıs 2025 07:11
UMUT GENÇLİKTE
04 Mayıs 2025 07:11
1 MAYIS BASİT BİR ANMA GÜNÜ DEĞILDİR
30 Nisan 2025 07:11
TÜRKİYE’DE EGEMENLİK MİLLETİN OLMALIDIR
24 Nisan 2025 07:11
ŞİMDİ NE OLACAK ?
20 Nisan 2025 07:11
BU KAVGA KAYIKÇI KAVGASI
17 Nisan 2025 07:11
PROTESTO HAKKI ANAYASAL HAKTIR
03 Nisan 2025 07:11
ÜLKEDE SANDIK DEMOKRASİSİ BİLE YOK
23 Mart 2025 07:11
EMEKLİ BAYRAM İKRAMİYESİ NASIL KAZANDI?
16 Mart 2025 07:11
BARIŞA ULAŞMAKTA AZAMİ DİKKATİN ÖNEMİ
09 Mart 2025 07:11
KİM KİME EKMEK VERİYOR?
02 Mart 2025 07:11
KADINLAR HAYATI DURDURACAK
22 Şubat 2025 07:11
DİSK 58 YAŞINDA
16 Şubat 2025 07:11
Denetimsizlik facialarla can alıyor
02 Şubat 2025 07:11
FACİALARIN NEDENİ SORUMLULARIN SORUMSUZLUĞUDUR
26 Ocak 2025 07:11
ASGARİ ÜCRET NASIL ORTALAMA ÜCRET OLDU
19 Ocak 2025 07:11
BU SEFALETIN NNEDENİ ÖRGÜTSÜZLUK
12 Ocak 2025 07:11
2025 yili emekciler icin zor bir yil olacak
31 Aralık 2024 07:11
MUNZUR ÇEM ( HUSEYIN BEYSULEN )
11 Aralık 2024 07:11
Asgari ucretin ulusal ve uluslar arasi dayanaklari (2)
18 Kasım 2024 07:11
SOSYAL DEVLETİ YOK EDEN İKTİDARIN SEÇİM “MÜJDE”LERİ!
24 Ocak 2023 07:11
KIRMIZI ÇİZGİLER DEĞİL İLKELER BELİRLEYİCİ OLMALI!
17 Ocak 2023 07:11
2023, BARIŞ MÜCADELESİNİN YÜKSELDİĞİ YIL OLSUN!
03 Ocak 2023 07:11
Tek çözüm ‘âmâ’sız, ‘fakat’sız karşı çıkmak!
28 Aralık 2022 07:11
BU ÜLKEDE SIRTINDA KÜFE OLAN SİZ DEĞİLSİNİZ!
26 Aralık 2022 07:11
74. YILINDA İNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE!
20 Aralık 2022 07:11
ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİ MAAŞLARI
05 Aralık 2022 07:11
Görüntüyle yok edilen gerçekler
30 Kasım 2022 07:11
PARA TUZAĞININ ADI SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM!
24 Kasım 2022 07:11
ASGARİ ÜCRET, SEFALET ÜCRETİ OLMAMALI!
21 Kasım 2022 07:11
SİYASİ ÖNGÖRÜNÜZ YOKSA TÖKEZLERSİNİZ!
15 Kasım 2022 07:11
BÜTÇE İKTİDARIN SINIFSAL TERCİHİNİN BELGESİDİR!
14 Kasım 2022 07:11
ANAYASAYA UYMAYAN İKTİDARLA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OLUR MU?
09 Kasım 2022 07:11
SİZCE DEZENFORMASYONU KİM YAPIYOR?
01 Kasım 2022 07:11
CUMHURİYETİ CUMHURİYET YAPAN, ONUN DEMOKRATİK OLMASIDIR!
30 Ekim 2022 07:11
KRİZ Mİ, KAYNAK TRANSFERİ Mİ?
27 Ekim 2022 07:11
BU KADERİ KİM YAZIYOR?
24 Ekim 2022 07:11
İŞ CİNAYETLERİNİN NEDENİ AZGIN SÖMÜRÜ POLİTİKALARINIZDIR!
18 Ekim 2022 07:11
DOĞRU HAMLEYİ, DOĞRU ZAMANDA YAPMAK!
11 Ekim 2022 07:11
İNSANLAR ÜLKEYİ “SÜFLİ” YAŞAM İÇİN Mİ TERK EDİYOR?
05 Ekim 2022 07:11
İNSAN HAKLARINI SAVUNMAKTA SAMİMİYETSİZLİK DEVAM EDİYOR!
27 Eylul 2022 07:11
6-7 Eylül olaylarından ders çıkarmak!
06 Eylul 2022 07:11
Bireyler değil, siyasi anlayışlar belirleyici olmalıdır
12 Ağustos 2022 07:11
ITUC: TÜRİYE İŞÇİLER İÇİN EN KÖTÜ 10 ÜLKEDEN BİRİ!
22 Temmuz 2022 07:11
DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (10)
18 Temmuz 2022 07:11
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (14)
01 Temmuz 2022 07:11
Sendikaların ortaya çıkışı ve toplumsal rolü (129)
15 Haziran 2022 07:11
DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDE KESİTLER (5)
05 Haziran 2022 07:11
DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (4)
30 Mayıs 2022 07:11
KİMİN HASSASİYETİ?
25 Mayıs 2022 07:11
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (10)
17 Mayıs 2022 07:11
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (9)
11 Mayıs 2022 07:11
DENİZ, YUSUF, HÜSEYİN VE YÜZLERCE DEVRİMCİ, MÜCADELEDE YAŞIYOR!
08 Mayıs 2022 07:11
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (8)
28 Nisan 2022 07:11
EMEK MÜCADELESİNDE GEÇMİŞ, EN ÖNEMLİ YOL GÖSTERİCİDİR!
24 Nisan 2022 07:11
GERÇEK BARIŞ, SAVAŞIN NEDENLERİNİ DOĞRU TESPİTLE MÜMKÜNDÜR!
23 Nisan 2022 07:11
ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK!
19 Nisan 2022 07:11
ENFLASYON, ÜCRETLERİ YUTTU!
11 Nisan 2022 07:11
SOMUT ÜZERİNDEN DURUMU GEÇİŞTİRMEK, GERÇEKLİKTEN KOPMAKTIR!
06 Nisan 2022 07:11
TÜRKİYE BÜTÇESİNİN KARA DELİKLERİ!
04 Nisan 2022 07:11
YAP-İŞLET-DEVRET YÖNTEMİYLE YAPILAN TESİSLERİ KİM YAPIYOR?
28 Mart 2022 07:11
DERDİ GEÇİM OLANLAR VE DERDİ SEÇİM OLANLAR!
20 Mart 2022 07:11
DOKTORLAR NEDEN HEDEF!?
14 Mart 2022 07:11
TÜRKİYE TARİHİNİN UNUTULMAYACAK İKİ ÖNEMLİ OLAYI İLE 12 MART!
13 Mart 2022 07:11
Kimin savaşı?
09 Mart 2022 07:11
ANAYASAL HAKLARI KULLANDIRMAYANLAR VE ONLARI KORUYANLAR!
01 Mart 2022 07:11
HEDEFİNİZ DÖNÜŞTÜRMEK DEĞİLSE, MEVCUDA MAHKÛM OLURSUNUZ!
23 Şubat 2022 07:11
İNSANCA YAŞAMA KAVGASI VE DEVLETİN TARAFI!
21 Şubat 2022 07:11
ELEKTRİKTE ADIM ADIM GELEN SOYGUN!
16 Şubat 2022 07:11
İKTİDARDA OLMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ
08 Şubat 2022 07:11
HİÇBİR SORUNU, O SORUNA YOL AÇAN ÇÖZEMEZ!
17 Ocak 2022 07:11
Diliniz, demokrasiye bakışınızı ele veriyor!
11 Ocak 2022 07:11
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ (1)
08 Ocak 2022 07:11
Söz konusu seçim kazanmaksa gerisi teferruattır!
28 Aralık 2021 07:11
TÜRK LİRASININ DURDURALAMAYAN ÇÖKÜŞÜ VE ASGARİ ÜCRET GERÇEĞİ!
20 Aralık 2021 07:11
YOKSULLAŞMANIN; KÖPRÜ, OTOYOL, HAVA ALANI VE TELEFON İLE İMTİHANI!
14 Aralık 2021 07:11
ARTIK ASGARİ DEĞİL, ASIL ÜCRET!
09 Aralık 2021 07:11
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (9)
07 Aralık 2021 07:11
KİME KARŞI NEYİN SAVAŞI?
29 Kasım 2021 07:11
KADINA YÖNELİK ŞİDDET ERKEK SORUNUDUR!
26 Kasım 2021 07:11
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (6)
17 Kasım 2021 07:11
KAVRAM KARGAŞASI İLE GERÇEKLERİ GİZLEYEMEZSİNİZ!
14 Kasım 2021 07:11
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (5)
11 Kasım 2021 07:11
KUTSAL DEVLET, ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYENLERİN SIĞINDIĞI LİMANDIR!
07 Kasım 2021 07:11
KORKU TÜNELİNDEN YÜKSELEN KORKUTMA SESLERİ!
02 Kasım 2021 07:11
Dünya gençliği gelecekten endişeli!
25 Ekim 2021 07:11
ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYEN İKTİDARIN BAŞVURACAĞI YÖNTEM BASKIDIR!
18 Ekim 2021 07:11