Veli Beysülen
[email protected]

UMUT GENÇLİKTE
04 Mayıs 2025 09:17UMUT GENÇLİKTE!
Bugün 4 Mayıs 2025. İki gün sonra 6 Mayıs 1972, 12 Mart faşizmi tarafından idam sehpasına gönderilen Türkiye devrimci gençlik hareketinin önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamlarının 53. yılı
Yazılarımda birçok defa yazdım, ancak tekrar etmekte yarar var. İkinci emperyalist paylaşım savaşı (İkinci Dünya Savaşı) sonrası, anti-kapitalist, anti-emperyalist devrimci dalga tüm dünyayı sarsıyordu. Savaşın sona erdiği, 1940’lı yılların sonlarından başlayan bu süreç, insanlığın belki de en umutlu, en ışıklı günlerinin yaşandığı, başta gençler olmak üzere insanların cesaretle kendilerini ortaya koydukları süreçti. Özellikle 1968 yılı, coşkulu bir devrimci dalganın bütün dünyayı sarstığı, “Gerçekçi ol, imkânsızı iste!” sloganıyla birçok ülkede milyonlarca insanın ayağa kalktığı yıl oldu.
Üniversite gençliğinin başını çektiği devrimci dalganın ülke yönetimlerini sarstığı bu hareketli yıllarda, Deniz Gezmiş ile arkadaşlarının önderlik ettiği üniversite gençliği, özgürlük bayrağını Türkiye'de yükseklere taşıdı. Ülkenin 1952 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) başını çektiği Kuzey Atlantik Paktı'na (NATO) üye olarak kabulünden sonra, ülke topraklarını yerli ve yabancı sermayeye peşkeş çekmek isteyenlere karşı ayağa kalkan üniversite gençliği, cesaretle yaptığı eylem ve yürüyüşlerle sermaye ile onun güdümündeki iktidara korku salıyordu.
Oysa o yıllarda öğrenci gençlik içinde, Türkiye'nin NATO'ya girmiş olmasını reddeden bağımsızlıkçı hareket üniversitelerde ayağa kalkmıştı. Türkiye İşçi Partisi'nin başını çektiği Türkiye solu ve 1967 yılında kurulan DİSK'in öncülük ettiği sınıf sendikacılığı hareketiyle de buluşan öğrenci gençlik hareketi, devrimci bir ruhla yürüyüşler, boykotlar ve üniversite işgalleriyle mücadeleyi yükseltti. Kuşkusuz birçok eylem, direniş, boykotun yaşandığı bu sürece damga vuran eylem, İstanbul'a demirlemiş olan emperyalist ABD'nin 6. Filo'suna karşı, "6. Filo defol!" sloganı ile yapılan protesto eylemiydi.
Ne yazık ki, tüm bu eylemlerin saldığı korku ile harekete geçen işbirlikçi egemenler, yükselmekte olan özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini bastırmak için 12 Mart karanlığında somut hiçbir yasal dayanak olmadan, uydurma gerekçelerle sıkıyönetim mahkemelerinde idama mahkûm ettikleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı, "Asalım, asalım!" çığlıklarıyla darağacına gönderdiler. Maalesef idamların görüşüldüğü parlamento oturumunda, “Üçe üç” sloganları yükselmişti. Zira idamları onaylayan meclisin sağcı çoğunluğu, bu idamları 1960 darbesi sonrası idam edilen eski Başbakan Adnan Menderes ile iki bakanın intikamı olarak görüyordu.
Halbuki Deniz Gezmiş ve yol arkadaşları savunmalarında, “Biz şahsi hiçbir çıkar gözetmeden, halkımızın bağımsızlığı ve mutluluğu için savaştık!” diye haykırıyorlardı. Nitekim devrimci gençliğin üç önderi idam sehpasına giderken, “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Marksizm-Leninizm'in yüce ideolojisi! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi! Kahrolsun emperyalizm! Yaşasın işçiler, köylüler!” diye haykırmışlardı.
Kuşkusuz 12 Mart Darbesi, Türkiye’yi emperyalizmin saldırı gücü NATO’ya koşulsuz bağımlı hale getirmenin projesiydi. Bu projeyi hayata geçirenler, bu ülkenin tam bağımsızlığını ve emekçi halklarının kardeşliğini savunan ülkenin geleceği genç kuşağı ortadan kaldırarak, emperyalizmin mutlak hakimiyetini pekiştirdiler.
Tüm baskı ve sindirmelere rağmen, Türkiye’de gençlik 1970’li yıllarda hep ayaktaydı. 12 Mart darbesinden sonra, DİSK’in öncülük ettiği sınıf sendikacılığının yol göstericiliğinde yükselen sınıf mücadelesinin yanı sıra sosyalist hareketin ivme kazanması, üniversite gençliğinin bu mücadelelerle buluşmasını sağladı. 1980 yılına gelindiğinde parçalı olsa da sol hareket önemli bir potansiyele ulaşmıştı.
Ne yazık ki, 1960’lı yılların emperyalizm karşıtı, tam bağımsızlıkçı devrimci gençlik hareketi öncülerinin öldürüldüğü 12 Mart 1971 darbesinin tamamlayamadığını, emperyalizmin karanlık dehlizlerinde hazırlanan 12 Eylül 1980 faşist darbesi tamamladı. Nitekim 12 Eylül faşizmi, toplumu baskı ve şiddetle sindirdi.
12 Eylül faşizmi, sendikal mücadeleyi toplu sözleşme sendikacılığı ile sınırlayan düzenlemeleri anayasa ve yasalara yerleştirip, işçi sınıfının örgütlenme ve toplu pazarlık haklarını daraltırken, üniversite özerkliğini ortadan kaldırarak merkezi kontrol mekanizmasını oluşturdu. Böylece üniversiteleri bilim üreten, özerk kurumlar olmaktan çıkardı ve onları öğrenci mezun eden düz okullara dönüştürdü. Üniversitelerin tek merkezden yönetmek üzere Yüksek Öğrenim Kurumunu (YÖK) üniversitelerin tepesine dikti. 1980’li ve 1990’lı yıllarda üniversite gençliği YÖK’e karşı önemli mücadeleler verdi. Ancak üniversiteler üzerindeki merkezi vesayet hep devam etti. Üniversiteler üzerindeki bu vesayet öğrencilerin giyimine kuşamına kadar her şeye karışıyordu. Nitekim 1990’lı yıllarda, türban takan kız öğrencilerinin üniversitelere girmelerinde sorunlar yaşandı. Maalesef Türkiye’nin çok partili hayata geçtiği 1946 yılından itibaren neredeyse her on yılda bir tekrarlanan darbe veya muhtıralardan bir tanesi “İrtica”ya karşı alınacak tedbirler adı altında 28 Şubat 1997 tarihinde uygulamaya kondu. Adına “Postmodern Darbe” denen 28 Şubat darbesi hak gaspları ile birçok mağduriyete yol açtı.
Kuşku yok ki, 28 Şubat darbesinin en önemli sonucu AKP’nin 2002 yılında iktidar olmasıdır. Zira 28 Şubat darbesine muhatap olan Refah Partisi öncülüğündeki Milli Görüş geleneğinden kopanların kurduğu AKP, postmodern darbenin yol açtığı mağduriyetleri kullanarak, ülkeye demokrasi getireceği vaadinde bulundu ve halktan aldığı destekle iktidar oldu. AKP’nin en önemli vaadi YÖK’ü kaldırmaktı. Ancak kaldıracağını vaat etiği diğer birçok kurum gibi YÖK’ü de kaldırmadı. Çünkü yaptığı atamalarla YÖK’ü ele geçirdi ve kendisine karşı olan gençliği baskılamak için kullandı.
Tüm baskı ve sindirme politikalarından dolayı, 1960’lı yıllarda toplumsal mücadelenin başını çeken 12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin işkencelerden geçirdiği, zindanlara doldurduğu, pusularda katlettiği ve önder kadrolarını idam sehpalarına gönderdiği üniversite gençliği, 2000 yıllarda lokal eylemlerle sesini duyurmaya çalıştı. Bir başka deyişle 1960’lı yılların iktidarları sarsan gençliği kısmen geri çekildi. Kuşku yok ki bunun en önemli nedeni, işçi sınıfının örgütlü gücü ile sosyalist solun zayıflamış olmasıdır.
Elbette tüm bu baskı ve şiddet politikaları, gençliğin ülkenin geleceği ile ilgili söz söylemesini ve projeler üretmesini engellemektedir. Kuşkusuz bu durum, ülkenin bilimle buluşmasının önündeki barikattır. Zira gençliğinin konuşması engellenen bir ülke, fikir ve bilim üretme potansiyelini kaybetmiştir. Evet, tüm bunlar gerçek ancak tüm bu gerçeklere rağmen, bu ülkede gençliğin susturulamayacağına dair önemli gelişmeler var. Nitekim, uzun süredir ülkede yargı eliyle halkın iradesine darbe yapılmasının yarattığı rahatsızlık, bu darbelerin son halkası olan İstanbul’un seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı ve CHP Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun, İstanbul Üniversitesi'nden 35 yıl önce aldığı diplomasının iptali ve 19 Mart 2025 tarihinde sabahın erken saatlerinde ise gözaltına alınması ile dışa vurdu ve gençliği harekete geçirdi. Hukuksuzluğu gelenek haline getirmiş iktidar bloku, 19 Mart’tan itibaren sesini yükselterek alanlara inen gençliği dinlemek yerine, onu baskı altına alacak yöntemlere başvuruyor. Anayasal protesto haklarını kullanan ve sokaklara çıkan gençleri polislere darp ettiriyor, işkence ile gözaltına aldırıyor ve cezaevlerine dolduruyor. Kısacası 28 Şubat sürecinin mağduriyetlerini kullanarak iktidar olan AKP, kendisinin uygulamalarına karşı demokratik anayasal haklarını kullanan bu ülkenin geleceği gençlerine zulmediyor.
Tüm baskılara karşı direnen ve 19 Mart’ta polis barikatlarını dağıtarak alanlara çıkan gençlik, bu yıl 1 Mayıs alanlarını da doldurdu. Gerek yoğun katılımı gerekse coşkusu ile 1 Mayıs kutlamalarına damga vurdu. Şimdi yapılacak şey, gençliği sokaklarda sahiplenmek ve onları provokasyonlara karşı koruyacak tedbirler geliştirmektir. Elbette burada görev, muhalefet partilerine, sendikalara, demokratik kitle örgütlerine düşüyor. Üniversitelerden sokağa taşan öğrenci gençliği sahiplenmek, bu ülkenin geleceğine sahip çıkmaktır. Gençlik asla yalnız bırakılmamalı ve geçmişin pratik mücadelelerinden haberdar olarak, doğru mücadele yöntemlerini kullanması için kendisine yol gösterilmelidir.
Kuşku yok ki, uzun yıllardır sorunlardan kopmuş gözüken gençliğin 19 Mart darbesine karşı ayağa kalkması, ülkenin geleceği için umut vericidir. Bu umudun sönümlenmemesi için demokrasiden, barıştan, eşitlikten ve adaletten yana herkese görev düşüyor. İktidarın, gençliğin geri çekilmesi için elindeki her türlü baskı aygıtını kullanacağı ve dezenformasyona başvuracağı akıldan çıkarılmamalı ve karşı tedbirler geliştirilmelidir. Zira umut gençlikte!
Veli Beysülen
Not: Bu yazının yazıldığı saatlerde DEM Parti İstanbul Milletvekili TBMM Başkavekili Sırrı Süreyya Önder'in vefat ettiği haberi ajanslara düştü. İmralı heyetinde yer alan ve Türkiye barışı uğruna sağlığını bile hiçe sayan, barış elçisi Sırrı Süreyya Önder'in vefatı Türkiye halkları için büyük bir kayıptır. Ailesinin sevenlerinin ve Türkiye halklarının başı sağolsun. Güle güle barış elçisi, yıldızlar yoldaşın olsun ışıklarda uyu. Umarım, uğruna hayatını ortaya koyduğun barış bu topraklara hakim olur.
Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
GREV HAKKI FIILEN YOK SAYILIYOR TOPLU SÖZLEŞME TİYATROSU OYNANIYOR
21 Ağustos 2025 09:17
GREV HAKKI FİİLEN YOK SAYILIYOR. TOPLU SÖZLEŞMESI MASASI TİYATROSU OYNANIYOR "
18 Ağustos 2025 09:17
źEMEK MÜCADELESİNDE YENİ BİR KIRILMA İŞÇİNİN SABRI SINIRDA
10 Ağustos 2025 09:17
EMEKÇİNİN SESİ KISILIYORSENDIKAL HAKLARGASP EDILIYOR
20 Temmuz 2025 09:17
100 YILLIK KRONİK TABU YIKILABİLECEKMİ ?
17 Temmuz 2025 09:17
GEÇMİS MÜCADELE YOL ĞOSTERİCİDİR
10 Temmuz 2025 09:17
YAGINLARIN NEDENİ ÖZELLESTİRME POLİTIKALARİ
07 Temmuz 2025 09:17
EMEKLİYE YOK NATO YA VAR!!
03 Temmuz 2025 09:17
YOKSULUN YOKSULU EMEKLİLER!
29 Haziran 2025 09:17
DUYGUSALLIK İNSANA YANLIŞLIK YAPTIRIR
26 Haziran 2025 09:17
EMEK MÜCADELESİNDE YENİ BİR KIRILMA MI YAŞANIYOR?
22 Haziran 2025 09:17
ÇAĞIN TEHLIKELİ SİLAHI DİJİTAL TEKNOLOJİ
19 Haziran 2025 09:17
15 - 16 HAZİRAN DİRENİSİNDE DERS ALMAK
15 Haziran 2025 09:17
12 EYLÜL RUHU ÜLKEYİ SARINCA
12 Haziran 2025 09:17
ÜLKENİN ACİL İHTIYACI HANGİSİDİR
05 Haziran 2025 09:17
BARIS ILE DEMOKRASİ İKİZ KARDESTİR
22 Mayıs 2025 09:17
ORTASI OLMAYAN İNSANLAR ÜLKESİ TÜRKİYE
15 Mayıs 2025 09:17
ÜLKEYİ YÖNETENLERİN HIRSI YOKSULLUĞUN NEDENİ...
08 Mayıs 2025 09:17
1 MAYIS BASİT BİR ANMA GÜNÜ DEĞILDİR
30 Nisan 2025 09:17
TÜRKİYE’DE EGEMENLİK MİLLETİN OLMALIDIR
24 Nisan 2025 09:17
ŞİMDİ NE OLACAK ?
20 Nisan 2025 09:17
BU KAVGA KAYIKÇI KAVGASI
17 Nisan 2025 09:17
VEYSELDEN AL DERSİ
06 Nisan 2025 09:17
PROTESTO HAKKI ANAYASAL HAKTIR
03 Nisan 2025 09:17
ÜLKEDE SANDIK DEMOKRASİSİ BİLE YOK
23 Mart 2025 09:17
EMEKLİ BAYRAM İKRAMİYESİ NASIL KAZANDI?
16 Mart 2025 09:17
BARIŞA ULAŞMAKTA AZAMİ DİKKATİN ÖNEMİ
09 Mart 2025 09:17
KİM KİME EKMEK VERİYOR?
02 Mart 2025 09:17
KADINLAR HAYATI DURDURACAK
22 Şubat 2025 09:17
DİSK 58 YAŞINDA
16 Şubat 2025 09:17
Denetimsizlik facialarla can alıyor
02 Şubat 2025 09:17
FACİALARIN NEDENİ SORUMLULARIN SORUMSUZLUĞUDUR
26 Ocak 2025 09:17
ASGARİ ÜCRET NASIL ORTALAMA ÜCRET OLDU
19 Ocak 2025 09:17
BU SEFALETIN NNEDENİ ÖRGÜTSÜZLUK
12 Ocak 2025 09:17
2025 yili emekciler icin zor bir yil olacak
31 Aralık 2024 09:17
MUNZUR ÇEM ( HUSEYIN BEYSULEN )
11 Aralık 2024 09:17
Asgari ucretin ulusal ve uluslar arasi dayanaklari (2)
18 Kasım 2024 09:17
SOSYAL DEVLETİ YOK EDEN İKTİDARIN SEÇİM “MÜJDE”LERİ!
24 Ocak 2023 09:17
KIRMIZI ÇİZGİLER DEĞİL İLKELER BELİRLEYİCİ OLMALI!
17 Ocak 2023 09:17
2023, BARIŞ MÜCADELESİNİN YÜKSELDİĞİ YIL OLSUN!
03 Ocak 2023 09:17
Tek çözüm ‘âmâ’sız, ‘fakat’sız karşı çıkmak!
28 Aralık 2022 09:17
BU ÜLKEDE SIRTINDA KÜFE OLAN SİZ DEĞİLSİNİZ!
26 Aralık 2022 09:17
74. YILINDA İNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE!
20 Aralık 2022 09:17
ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİ MAAŞLARI
05 Aralık 2022 09:17
Görüntüyle yok edilen gerçekler
30 Kasım 2022 09:17
PARA TUZAĞININ ADI SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM!
24 Kasım 2022 09:17
ASGARİ ÜCRET, SEFALET ÜCRETİ OLMAMALI!
21 Kasım 2022 09:17
SİYASİ ÖNGÖRÜNÜZ YOKSA TÖKEZLERSİNİZ!
15 Kasım 2022 09:17
BÜTÇE İKTİDARIN SINIFSAL TERCİHİNİN BELGESİDİR!
14 Kasım 2022 09:17
ANAYASAYA UYMAYAN İKTİDARLA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OLUR MU?
09 Kasım 2022 09:17
SİZCE DEZENFORMASYONU KİM YAPIYOR?
01 Kasım 2022 09:17
CUMHURİYETİ CUMHURİYET YAPAN, ONUN DEMOKRATİK OLMASIDIR!
30 Ekim 2022 09:17
KRİZ Mİ, KAYNAK TRANSFERİ Mİ?
27 Ekim 2022 09:17
BU KADERİ KİM YAZIYOR?
24 Ekim 2022 09:17
İŞ CİNAYETLERİNİN NEDENİ AZGIN SÖMÜRÜ POLİTİKALARINIZDIR!
18 Ekim 2022 09:17
DOĞRU HAMLEYİ, DOĞRU ZAMANDA YAPMAK!
11 Ekim 2022 09:17
İNSANLAR ÜLKEYİ “SÜFLİ” YAŞAM İÇİN Mİ TERK EDİYOR?
05 Ekim 2022 09:17
İNSAN HAKLARINI SAVUNMAKTA SAMİMİYETSİZLİK DEVAM EDİYOR!
27 Eylul 2022 09:17
6-7 Eylül olaylarından ders çıkarmak!
06 Eylul 2022 09:17
Bireyler değil, siyasi anlayışlar belirleyici olmalıdır
12 Ağustos 2022 09:17
ITUC: TÜRİYE İŞÇİLER İÇİN EN KÖTÜ 10 ÜLKEDEN BİRİ!
22 Temmuz 2022 09:17
DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (10)
18 Temmuz 2022 09:17
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (14)
01 Temmuz 2022 09:17
Sendikaların ortaya çıkışı ve toplumsal rolü (129)
15 Haziran 2022 09:17
DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDE KESİTLER (5)
05 Haziran 2022 09:17
DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (4)
30 Mayıs 2022 09:17
KİMİN HASSASİYETİ?
25 Mayıs 2022 09:17
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (10)
17 Mayıs 2022 09:17
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (9)
11 Mayıs 2022 09:17
DENİZ, YUSUF, HÜSEYİN VE YÜZLERCE DEVRİMCİ, MÜCADELEDE YAŞIYOR!
08 Mayıs 2022 09:17
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (8)
28 Nisan 2022 09:17
EMEK MÜCADELESİNDE GEÇMİŞ, EN ÖNEMLİ YOL GÖSTERİCİDİR!
24 Nisan 2022 09:17
GERÇEK BARIŞ, SAVAŞIN NEDENLERİNİ DOĞRU TESPİTLE MÜMKÜNDÜR!
23 Nisan 2022 09:17
ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK!
19 Nisan 2022 09:17
ENFLASYON, ÜCRETLERİ YUTTU!
11 Nisan 2022 09:17
SOMUT ÜZERİNDEN DURUMU GEÇİŞTİRMEK, GERÇEKLİKTEN KOPMAKTIR!
06 Nisan 2022 09:17
TÜRKİYE BÜTÇESİNİN KARA DELİKLERİ!
04 Nisan 2022 09:17
YAP-İŞLET-DEVRET YÖNTEMİYLE YAPILAN TESİSLERİ KİM YAPIYOR?
28 Mart 2022 09:17
DERDİ GEÇİM OLANLAR VE DERDİ SEÇİM OLANLAR!
20 Mart 2022 09:17
DOKTORLAR NEDEN HEDEF!?
14 Mart 2022 09:17
TÜRKİYE TARİHİNİN UNUTULMAYACAK İKİ ÖNEMLİ OLAYI İLE 12 MART!
13 Mart 2022 09:17
Kimin savaşı?
09 Mart 2022 09:17
ANAYASAL HAKLARI KULLANDIRMAYANLAR VE ONLARI KORUYANLAR!
01 Mart 2022 09:17
HEDEFİNİZ DÖNÜŞTÜRMEK DEĞİLSE, MEVCUDA MAHKÛM OLURSUNUZ!
23 Şubat 2022 09:17
İNSANCA YAŞAMA KAVGASI VE DEVLETİN TARAFI!
21 Şubat 2022 09:17
ELEKTRİKTE ADIM ADIM GELEN SOYGUN!
16 Şubat 2022 09:17
İKTİDARDA OLMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ
08 Şubat 2022 09:17
HİÇBİR SORUNU, O SORUNA YOL AÇAN ÇÖZEMEZ!
17 Ocak 2022 09:17
Diliniz, demokrasiye bakışınızı ele veriyor!
11 Ocak 2022 09:17
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ (1)
08 Ocak 2022 09:17
Söz konusu seçim kazanmaksa gerisi teferruattır!
28 Aralık 2021 09:17
TÜRK LİRASININ DURDURALAMAYAN ÇÖKÜŞÜ VE ASGARİ ÜCRET GERÇEĞİ!
20 Aralık 2021 09:17
YOKSULLAŞMANIN; KÖPRÜ, OTOYOL, HAVA ALANI VE TELEFON İLE İMTİHANI!
14 Aralık 2021 09:17
ARTIK ASGARİ DEĞİL, ASIL ÜCRET!
09 Aralık 2021 09:17
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (9)
07 Aralık 2021 09:17
KİME KARŞI NEYİN SAVAŞI?
29 Kasım 2021 09:17
KADINA YÖNELİK ŞİDDET ERKEK SORUNUDUR!
26 Kasım 2021 09:17
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (6)
17 Kasım 2021 09:17
KAVRAM KARGAŞASI İLE GERÇEKLERİ GİZLEYEMEZSİNİZ!
14 Kasım 2021 09:17
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (5)
11 Kasım 2021 09:17
KUTSAL DEVLET, ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYENLERİN SIĞINDIĞI LİMANDIR!
07 Kasım 2021 09:17
KORKU TÜNELİNDEN YÜKSELEN KORKUTMA SESLERİ!
02 Kasım 2021 09:17
Dünya gençliği gelecekten endişeli!
25 Ekim 2021 09:17
ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYEN İKTİDARIN BAŞVURACAĞI YÖNTEM BASKIDIR!
18 Ekim 2021 09:17