Veli Beysülen
[email protected]

PARA TUZAĞININ ADI SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM!

24 Kasım 2022 17:01

 

 

             Birkaç gün önce dostum, Enfeksiyon Hastalıkları ve Kinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Mustafa Torun’un İLKSES TV kanalında sunuculuğunu yaptığı “SAĞLIK HAKTIR” programında, konuğu İzmir Tabip Odası Başkanı Dr. Süleyman Kaynak ile yakında açılması planlanan İzmir Şehir Hastanesini konuşup, şehir hastaneleri projesi ve iktidarın genel sağlık politikasına dair değerlendirmelerde bulundukları programı izledim.

               Buradan hareketle “Şehir Hastaneleri Gerçeği” ile ilgili bir yazmaya karar verdim. Çünkü 20 yıllık AKP iktidarının uygulamaya koyduğu “Sağlıkta Dönüşüm” programı sağlığı hak olmaktan çıkarıp ticari meta haline getirdi. Bu nedenle bilinen ve bilinmeyen tüm yönleriyle bu programın topluma anlatılmasına ihtiyaç var.

           Ancak AKP’nin sağlıkta dönüşüm programını doğru okuyabilmek için öncelikle eski sağlık sistemine kısaca bir göz atmak gerekir.

            1960 ihtilalının ardından Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığına getirilen, Prof. Dr. Nusret Fişek öncülüğünde, sağlıkta sosyalizasyonu sağlamayı amaçlayan bir kanun teklifi hazırlanır. Amacı sağlık hizmetini en yaygın şekilde, en ücra köşelerde kalmış yerleşim birimlerine ulaştırmak, herkese eşit ve parasız hizmet verilmesini sağlamak olan bu kanun teklifi daha sonra ismindeki “Sosyalizasyon” kelimesi “Sosyalleştirme” olarak değiştirilerek kanunlaşır.

               Böylece 224 sayılı “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun” 12.01.1961 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girer. Kanununun girişinde, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde bir hak olarak tanınan sağlık hizmetlerinden faydalanmanın sosyal adalete uygun bir şekilde ifasını sağlamak maksadı ile tababet ve tababetle ilgili hizmetler bu kanun çerçevesinde hazırlanacak bir program dâhilinde sosyalleştirilecektir.” dendikten sonra, sağlık şu şekilde tarif edilmektedir: “Sağlık, yalnız hastalık ve maluliyetin yokluğu olmayıp bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hâlidir.”

               Sağlığın bu tanımının ardından sağlık hizmetleri tanımlanır: “Sağlık hizmetleri, insan sağlığına zarar veren çeşitli faktörlerin yok edilmesi ve toplumun bu faktörlerin tesirinden korunması, hastaların tedavi edilmesi, bedenî ve ruhi kabiliyet ve melekeleri azalmış olanların işe alıştırılması (Rehabilitasyon) için yapılan tıbbi faaliyetler toplamıdır.” Bu sistemin en önemli özelliği koruyucu hekimliğin öne çıkarılmasıdır.

              Sistem ayrıca hastalıklara yol açan çevresel faktörlerin tespit edilip ortadan kaldırılması, aşılama, gebe ve emzikli kadınlar ile bebeklerin takibi gibi hizmetlerle insanların hastalanmamalarının sağlanmaya çalışılmasını esas almaktaydı.

               Sistem tüm bu hizmetleri en yaygın şekilde halka ulaştırmak üzere; köylerde sağlık evleri, belde ve kasabalarda sağlık ocakları, kent merkezlerinde ise hastane şeklinde ülke geneline yayılan bir teşkilat şemasıyla hizmet vermeyi amaçlamıştı.  

               Bu önemli sağlık sisteminin, 1978 yılında Kazakistan’ın Alma Ata kentinde yapılan Dünya Sağlık Örgütü Konferansında, sistemin mimarı Prof. Dr. Nusret Fişek’in yoğun çabası ve sunumu ile “Temel Sağlık Hizmetleri” programı olarak dünya genelinde uygulanması kabul edildi. Elbette Nusret Hoca bu çalışmada yalnız değildi.

           Zira bu günlerde iktidar bloğunun hedefinde olsa da; 6023 sayılı kanunla, 1953 yılında kamu yararına çalışan anayasal bir meslek örgütü olarak kurulmuş olan Türk Tabipler Birliği de (TTB) kendisine destek vermişti.

             2002 yılının Kasım ayında iktidar olan AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2003 yılının ilk aylarında partisinin hedeflerine ilişkin yaptığı bir açıklamada, “Sağlık ve sosyal güvenlikte reform yapacağız, bundan sonra her vatandaş sadece T.C. kimlik numarasını göstererek, her hastaneye gidebilecek.” açıklamasında bulunmuştu.

               Böylece AKP iktidarı döneminde birçok alanda olduğu gibi sağlık alanında da kamu-özel iş birliği ile “Şehir Hastaneleri” projesinin hazırlıkları başlamış oldu. Arsası bedelsiz olarak devlet tarafından özel şirketlere tahsis edilen ve yandaş şirketlere yaptırılan sözde hastaneler, hem devlete hem de yurttaşa para tuzaklarıyla dolu.

              AKP’nin gözdesi firmalar zengin edilirken, hastalar ve devlet soyulmakta, ağır iş yükü altında kalan sağlık emekçileri ise alabildiğine sömürülmektedirler.

               Şehir hastaneleri, kamudan özele kaynak aktarımı üzerine kurulu bir sistemdir. Zira bu hastanelere %70 oranında doluluk garantisi verilmekte, gün içinde hasta sayısının ve hastane kapasitesinin %70’inin altında kalması durumunda, eksik kalan her bir hasta için devlet tarafından şirkete vergilerimizden ödeme yapılmaktadır.

              Örneğin 2000 yataklı bir şehir hastanesinde günlük 1400 hasta yatmıyorsa, devlet eksik kalan her bir hasta için ekstra para ödeyecektir. Ayrıca hastane binaları devletin olmadığı için Sağlık Bakanlığı şirkete 25 yıl boyunca kira ödeyecek ve binaların bakım onarımlarını da üstlenecektir.

              Öte yandan, bu hastaneleri savunanların savunma gerekçelerinin başında gelen yatak sayısının artacağı gerekçesi ise asla gerçekçi değildir. Çünkü her bir şehir hastanesinin işletmeye alındığı kentte, içinde kadın hastalıkları ve doğum hastanesi, çocuk hastanesi, göz hastanesi, yüksek ihtisas hastanesi gibi özel ihtisas isteyen hastanelerin de bulunduğu devlet hastaneleri kapatılmaktadır. Dolayısıyla, yatak sayısının artması hayaldir.

              Hastanecilikte iyi sağlık hizmeti verebilmenin kriteri, hastanenin en çok 600 yatak kapasitesine sahip olmasıdır. Ancak şehir hastaneleri 2000-2500 yatak kapasiteli yapılmaktadır. Yapılan araştırmalar, maliyetler artsın diye hastane binalarının olması gerekenden büyük yapıldığını ortaya koymaktadır.

               Örneğin yatak başına 350 metre kare alan düştüğüne dair tespitler var ki bu korkunç bir israftır. Büyük devasa kompleksler şeklinde inşa edilen hastanelerde; üniteden üniteye geçişte yaşanan zaman kaybı, acil durumlarda risklere yol açıyor ve hekimler ile sağlık destek personelinin daha geniş alanda hizmet sunmak zorunda kalarak kapasitelerinin üstünde efor sarf etmelerine neden oluyor.

           Hâlbuki sağlıkta kural, hasta ve çalışanı yormayacak şekilde, mümkün olduğu kadar dar alanda, organize olmuş ekiple hizmet verilmesidir.

              Başlangıçta 33 olarak açıklanan Şehir Hastanesi sayısının şimdilik 18’le sınırlandırıldığı görülüyor. Birçoğu açılmış olan bu hastanelerden yapımı devam eden İzmir Şehir Hastanesi’nin de yakında açılacağı açıklanıyor.

             Bu hastaneler için Sağlık Bakanlığı bütçesinin yaklaşık %20’sinden fazlası ayrılmış bulunuyor. Yani bu hastanelerle Sağlık Bakanlığı bütçesi gelecek 25 yıllık dönem için ipotek altına alınmış bulunuyor.

              Öte yandan şehir hastanelerini üstlenen firmalarla yapılan sözleşmelerin halka açık olmaması, halkın vekili milletvekillerinin sözleşmelerle ilgili bilgi almak üzere verdikleri soru önergelerinin, sözleşmelerin TİCARİ SIR kapsamında olmasından dolayı bilgi verilemeyeceği şeklinde cevaplandırılması kabul edilebilir bir gerekçe değildir.

              Çünkü sözleşmenin bir tarafı millet adına kamudur ve kamunun yaptığı sözleşmeler hakkında millet adına görev yapan yasama ile yargıya bilgi verme zorunluluğu vardır.

                Şehir hastanelerinin şehir dışında inşa edilmeleri, gerek hastaların gerekse personelin ulaşımında büyük sıkıntılar yaşanmasına yol açmaktadır.

              Asıl ilginç olan ise “Yerli ve Milli” olmakla övünen iktidarın şirketlerle yaptığı sözleşmelerde, projenin uygulanması aşamasında çıkacak uyuşmazlıklarda ulusal yargıyı değil İngiliz mahkemelerini yetkili kılmasıdır.

             Kuşku yok ki böylesine büyük yatırımlar planlanırken, kentte yaşayanları temsil eden kuruluşlar ile sivil toplum örgütlerinin paydaş olarak kabul edilmeleri ve onların fikirlerinin alınması önemlidir. Ancak şehir hastanelerinin yapıldığı hiçbir kentte bu katılım sağlanmamış ve bu devasa projeler “Ben yaptım, oldu” mantığı ile tepeden inme kentlere dayatıldığı gibi, yıllardır hizmet veren kent merkezlerindeki hastaneler kapatılarak halk şehir hastanelerine mecbur bırakılmıştır.

                Dünya Bankası ile IMF 1980’li yıllardan bu yana Türkiye de dahil, dünya ülkelerinin sağlık sisteminin özelleştirilmesini tavsiye etmekte ve kredi verdiği ülkelere bunu dayatmaktadır. Bu yapılırken ileri sürülen gerekçe ise kamunun sağlık sistemini yürütemeyeceğidir.

               Bu ön kabulle adı geçen uluslararası finans kuruluşlarının ülkelere kamu özel iş birliğini tavsiye etmeleri üzerine, sistem İngiltere’de bir süre uygulandıktan sonra İngiltere Tabip Odası önerisi ile uygulamadan kaldırılmıştır. 

              Şehir hastanelerinin imarında, buralarda çalışan personel gözetilmediği için hekimler ile sağlık çalışanlarına dinlenme yerleri tahsis edilmediği gibi, binlerce kadın çalışanın bulunduğu devasa hastane komplekslerinde kreş bulunmamaktadır.

             Yukarıda değindiğim gibi, şehir hastaneleri kamu-özel ortaklığı modeliyle yapılıyor. Ancak bu modelle yapılan hastane binaları sadece kiralanmıyor, aynı zamanda burada verilen kamu hizmetleri tamamen veya kısmen özelleştiriliyor.

              Çünkü hastane kompleksini yapan şirketler aldıkları kiradan değil verdikleri hizmetlerden para kazanıyorlar. Bu projenin devlete yüklediği bir başka maliyet ise, şirketlerin hastane yapımı için kullandıkları dış kredilerin yüksek faizleridir.

             Hâlbuki devlet bu binaları kendisi daha düşük faizli kredilerle yapabilirdi. Maalesef bu yapılmadı ve maliyetler yükseldi. Elbette tüm bunlar devlet ile yurttaşa ek maliyet olarak yansımaktadır.

              Otelcilik hizmetlerinin ön plana çıkarılması, acil, ameliyathane, yoğun bakımlar ile kliniklerde sağlık hizmeti sunumunda sıkıntılar yaşanmasına yol açıyor. Hastanelerin şehirlerin kilometrelerce dışında yapılmaları çalışanlar ile hastaların ulaşım sıkıntısı yaşamalarına neden olurken, laboratuar ve görüntüleme, fizik tedavi, rehabilitasyon, radyoloji, radyasyon onkolojisi, patoloji gibi hizmetler de yüklenici şirketlerce yürütülmekte ve belli bir bedel karşılığı bakanlığa satılmaktadır.

               Ayrıca hastane içinde ve çerçevesinde yapılacak kafeterya, yemekhane, kreş, servis, otel, otopark, temizlik, diyetisyenlik, hastane bilgi yönetim sistemini de şirketler işletmekteler.

             İşte Erdoğan’ın “En büyük hayalim” diyerek övündüğü, baştan sona para tuzağı üzerine kurulu, “Sağlık Sistemi ve Şehir Hastaneleri” gerçeği. Tüm bunlardan sonra size söyleyeceğim şey, devasa kompleksler şeklinde inşa edilmiş olan şehir hastanelerine yolunuzun düşmemesi için kendinize iyi bakmanız ve sağlıklı yaşayıp sağlıklı kalmanızdır!

 

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!

Yazarın Diğer Yazıları

TÜRK-İŞ MASAYA RESTI, EMEKÇİNİN YUKSELEN İSYANIDIR.
07 Ekim 2025 17:01

HALK BORÇ BATAĞINDA, GERÇEK GÜNDEMDEN KAÇIŞ VAR
22 Eylul 2025 17:01

" 12 EYLÜL FAŞİZMİ SADECE TANKLARLA GELMEDİ EMEĞİ VE GELECEĞİ TESLİM ALDI"
16 Eylul 2025 17:01

ADINI DOĞRU KOYMAK LAZIM
11 Eylul 2025 17:01

VELI BEYSÜLEN " EGITIMDE BILIM VE LAİKLİK ŞART ÇOCUKLARIMIZIN GELECEĞİ TEHLİKE ALTINDA
08 Eylul 2025 17:01

ENFLASYON GERÇEKLERİ VE SENDİKALARIN SORUMLULUGU
01 Eylul 2025 17:01

" İŞÇİNİN 1 TRİLYON LİRALIK KAYBI MASADAKİ SESSİZLİĞİN BEDELİ "
25 Ağustos 2025 17:01

GREV HAKKI FIILEN YOK SAYILIYOR TOPLU SÖZLEŞME TİYATROSU OYNANIYOR
21 Ağustos 2025 17:01

GREV HAKKI FİİLEN YOK SAYILIYOR. TOPLU SÖZLEŞMESI MASASI TİYATROSU OYNANIYOR "
18 Ağustos 2025 17:01

źEMEK MÜCADELESİNDE YENİ BİR KIRILMA İŞÇİNİN SABRI SINIRDA
10 Ağustos 2025 17:01

EMEKÇİNİN SESİ KISILIYORSENDIKAL HAKLARGASP EDILIYOR
20 Temmuz 2025 17:01

100 YILLIK KRONİK TABU YIKILABİLECEKMİ ?
17 Temmuz 2025 17:01

GEÇMİS MÜCADELE YOL ĞOSTERİCİDİR
10 Temmuz 2025 17:01

YAGINLARIN NEDENİ ÖZELLESTİRME POLİTIKALARİ
07 Temmuz 2025 17:01

EMEKLİYE YOK NATO YA VAR!!
03 Temmuz 2025 17:01

YOKSULUN YOKSULU EMEKLİLER!
29 Haziran 2025 17:01

DUYGUSALLIK İNSANA YANLIŞLIK YAPTIRIR
26 Haziran 2025 17:01

EMEK MÜCADELESİNDE YENİ BİR KIRILMA MI YAŞANIYOR?
22 Haziran 2025 17:01

ÇAĞIN TEHLIKELİ SİLAHI DİJİTAL TEKNOLOJİ
19 Haziran 2025 17:01

15 - 16 HAZİRAN DİRENİSİNDE DERS ALMAK
15 Haziran 2025 17:01

12 EYLÜL RUHU ÜLKEYİ SARINCA
12 Haziran 2025 17:01

ÜLKENİN ACİL İHTIYACI HANGİSİDİR
05 Haziran 2025 17:01

BARIS ILE DEMOKRASİ İKİZ KARDESTİR
22 Mayıs 2025 17:01

ORTASI OLMAYAN İNSANLAR ÜLKESİ TÜRKİYE
15 Mayıs 2025 17:01

ÜLKEYİ YÖNETENLERİN HIRSI YOKSULLUĞUN NEDENİ...
08 Mayıs 2025 17:01

UMUT GENÇLİKTE
04 Mayıs 2025 17:01

1 MAYIS BASİT BİR ANMA GÜNÜ DEĞILDİR
30 Nisan 2025 17:01

TÜRKİYE’DE EGEMENLİK MİLLETİN OLMALIDIR
24 Nisan 2025 17:01

ŞİMDİ NE OLACAK ?
20 Nisan 2025 17:01

BU KAVGA KAYIKÇI KAVGASI
17 Nisan 2025 17:01

VEYSELDEN AL DERSİ
06 Nisan 2025 17:01

PROTESTO HAKKI ANAYASAL HAKTIR
03 Nisan 2025 17:01

ÜLKEDE SANDIK DEMOKRASİSİ BİLE YOK
23 Mart 2025 17:01

EMEKLİ BAYRAM İKRAMİYESİ NASIL KAZANDI?
16 Mart 2025 17:01

BARIŞA ULAŞMAKTA AZAMİ DİKKATİN ÖNEMİ
09 Mart 2025 17:01

KİM KİME EKMEK VERİYOR?
02 Mart 2025 17:01

KADINLAR HAYATI DURDURACAK
22 Şubat 2025 17:01

DİSK 58 YAŞINDA
16 Şubat 2025 17:01

Denetimsizlik facialarla can alıyor
02 Şubat 2025 17:01

FACİALARIN NEDENİ SORUMLULARIN SORUMSUZLUĞUDUR
26 Ocak 2025 17:01

ASGARİ ÜCRET NASIL ORTALAMA ÜCRET OLDU
19 Ocak 2025 17:01

BU SEFALETIN NNEDENİ ÖRGÜTSÜZLUK
12 Ocak 2025 17:01

2025 yili emekciler icin zor bir yil olacak
31 Aralık 2024 17:01

MUNZUR ÇEM ( HUSEYIN BEYSULEN )
11 Aralık 2024 17:01

Asgari ucretin ulusal ve uluslar arasi dayanaklari (2)
18 Kasım 2024 17:01

SOSYAL DEVLETİ YOK EDEN İKTİDARIN SEÇİM “MÜJDE”LERİ!
24 Ocak 2023 17:01

KIRMIZI ÇİZGİLER DEĞİL İLKELER BELİRLEYİCİ OLMALI!
17 Ocak 2023 17:01

2023, BARIŞ MÜCADELESİNİN YÜKSELDİĞİ YIL OLSUN!
03 Ocak 2023 17:01

Tek çözüm ‘âmâ’sız, ‘fakat’sız karşı çıkmak!
28 Aralık 2022 17:01

BU ÜLKEDE SIRTINDA KÜFE OLAN SİZ DEĞİLSİNİZ! 
26 Aralık 2022 17:01

74. YILINDA İNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE!
20 Aralık 2022 17:01

ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİ MAAŞLARI
05 Aralık 2022 17:01

Görüntüyle yok edilen gerçekler
30 Kasım 2022 17:01

ASGARİ ÜCRET, SEFALET ÜCRETİ OLMAMALI!
21 Kasım 2022 17:01

SİYASİ ÖNGÖRÜNÜZ YOKSA TÖKEZLERSİNİZ!
15 Kasım 2022 17:01

BÜTÇE İKTİDARIN SINIFSAL TERCİHİNİN BELGESİDİR!
14 Kasım 2022 17:01

ANAYASAYA UYMAYAN İKTİDARLA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OLUR MU?
09 Kasım 2022 17:01

SİZCE DEZENFORMASYONU KİM YAPIYOR?
01 Kasım 2022 17:01

CUMHURİYETİ CUMHURİYET YAPAN, ONUN DEMOKRATİK OLMASIDIR!
30 Ekim 2022 17:01

KRİZ Mİ, KAYNAK TRANSFERİ Mİ?
27 Ekim 2022 17:01

BU KADERİ KİM YAZIYOR?
24 Ekim 2022 17:01

İŞ CİNAYETLERİNİN NEDENİ AZGIN SÖMÜRÜ POLİTİKALARINIZDIR!
18 Ekim 2022 17:01

DOĞRU HAMLEYİ, DOĞRU ZAMANDA YAPMAK!
11 Ekim 2022 17:01

İNSANLAR ÜLKEYİ “SÜFLİ” YAŞAM İÇİN Mİ TERK EDİYOR? 
05 Ekim 2022 17:01

İNSAN HAKLARINI SAVUNMAKTA SAMİMİYETSİZLİK DEVAM EDİYOR!
27 Eylul 2022 17:01

6-7 Eylül olaylarından ders çıkarmak!
06 Eylul 2022 17:01

Bireyler değil, siyasi anlayışlar belirleyici olmalıdır
12 Ağustos 2022 17:01

ITUC: TÜRİYE İŞÇİLER İÇİN EN KÖTÜ 10 ÜLKEDEN BİRİ!
22 Temmuz 2022 17:01

DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (10)
18 Temmuz 2022 17:01

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (14)
01 Temmuz 2022 17:01

Sendikaların ortaya çıkışı ve toplumsal rolü (129)
15 Haziran 2022 17:01

DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDE KESİTLER (5)
05 Haziran 2022 17:01

DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (4)
30 Mayıs 2022 17:01

KİMİN HASSASİYETİ?
25 Mayıs 2022 17:01

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (10)
17 Mayıs 2022 17:01

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (9)
11 Mayıs 2022 17:01

DENİZ, YUSUF, HÜSEYİN VE YÜZLERCE DEVRİMCİ, MÜCADELEDE YAŞIYOR!
08 Mayıs 2022 17:01

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (8)
28 Nisan 2022 17:01

EMEK MÜCADELESİNDE GEÇMİŞ, EN ÖNEMLİ YOL GÖSTERİCİDİR!
24 Nisan 2022 17:01

GERÇEK BARIŞ, SAVAŞIN NEDENLERİNİ DOĞRU TESPİTLE MÜMKÜNDÜR!
23 Nisan 2022 17:01

ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK!
19 Nisan 2022 17:01

ENFLASYON, ÜCRETLERİ YUTTU!
11 Nisan 2022 17:01

SOMUT ÜZERİNDEN DURUMU GEÇİŞTİRMEK, GERÇEKLİKTEN KOPMAKTIR!
06 Nisan 2022 17:01

TÜRKİYE BÜTÇESİNİN KARA DELİKLERİ!
04 Nisan 2022 17:01

YAP-İŞLET-DEVRET YÖNTEMİYLE YAPILAN TESİSLERİ KİM YAPIYOR?
28 Mart 2022 17:01

DERDİ GEÇİM OLANLAR VE DERDİ SEÇİM OLANLAR!
20 Mart 2022 17:01

DOKTORLAR NEDEN HEDEF!?
14 Mart 2022 17:01

TÜRKİYE TARİHİNİN UNUTULMAYACAK İKİ ÖNEMLİ OLAYI İLE 12 MART!
13 Mart 2022 17:01

Kimin savaşı?
09 Mart 2022 17:01

ANAYASAL HAKLARI KULLANDIRMAYANLAR VE ONLARI KORUYANLAR!
01 Mart 2022 17:01

HEDEFİNİZ DÖNÜŞTÜRMEK DEĞİLSE, MEVCUDA MAHKÛM OLURSUNUZ!
23 Şubat 2022 17:01

İNSANCA YAŞAMA KAVGASI VE DEVLETİN TARAFI!
21 Şubat 2022 17:01

ELEKTRİKTE ADIM ADIM GELEN SOYGUN!
16 Şubat 2022 17:01

İKTİDARDA OLMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ
08 Şubat 2022 17:01

HİÇBİR SORUNU, O SORUNA YOL AÇAN ÇÖZEMEZ!
17 Ocak 2022 17:01

Diliniz, demokrasiye bakışınızı ele veriyor!
11 Ocak 2022 17:01

SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ (1)
08 Ocak 2022 17:01

Söz konusu seçim kazanmaksa gerisi teferruattır!
28 Aralık 2021 17:01

TÜRK LİRASININ DURDURALAMAYAN ÇÖKÜŞÜ VE ASGARİ ÜCRET GERÇEĞİ!
20 Aralık 2021 17:01

YOKSULLAŞMANIN; KÖPRÜ, OTOYOL, HAVA ALANI VE TELEFON İLE İMTİHANI!
14 Aralık 2021 17:01

ARTIK ASGARİ DEĞİL, ASIL ÜCRET!
09 Aralık 2021 17:01

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (9)
07 Aralık 2021 17:01

KİME KARŞI NEYİN SAVAŞI?
29 Kasım 2021 17:01

KADINA YÖNELİK ŞİDDET ERKEK SORUNUDUR!
26 Kasım 2021 17:01

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (6)
17 Kasım 2021 17:01

KAVRAM KARGAŞASI İLE GERÇEKLERİ GİZLEYEMEZSİNİZ!
14 Kasım 2021 17:01

SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (5)
11 Kasım 2021 17:01

KUTSAL DEVLET, ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYENLERİN SIĞINDIĞI LİMANDIR!
07 Kasım 2021 17:01

KORKU TÜNELİNDEN YÜKSELEN KORKUTMA SESLERİ!
02 Kasım 2021 17:01

Dünya gençliği gelecekten endişeli!
25 Ekim 2021 17:01

ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYEN İKTİDARIN BAŞVURACAĞI YÖNTEM BASKIDIR!
18 Ekim 2021 17:01

Tüm Yazılar