Veli Beysülen
[email protected]

ENFLASYON GERÇEKLERİ VE SENDİKALARIN SORUMLULUGU
01 Eylul 2025 01:25Sendikacı Veli Beysülen’den Sert Kalem: Enflasyon Gerçekleri ve Sendikaların Sorumluluğu
Türkiye’de çalışanların ve emeklilerin yaşam mücadelesi her geçen gün zorlaşırken, sendikacı Veli Beysülen kaleme aldığı makalesinde, ekonomik tablonun perde arkasını ve sendikal sorumluluğu net cümlelerle ortaya koydu.
TÜİK Verileri Gerçekleri Yansıtmıyor
Beysülen, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik tablonun resmi istatistiklerle makyajlandığını belirterek, “Son yıllarda doğalgaz, elektrik ve akaryakıta yapılan fahiş zamlar, Türk Lirası’nın hızla değer kaybetmesi ve artan işsizlik, halkın temel sorunları haline gelmiştir. Ancak TÜİK, piyasa gerçeklerini yansıtmayan TÜFE artış oranları açıklayarak bu tabloyu perdelemektedir” ifadelerini kullandı.
Satın Alma Gücü Çöküyor
Milyonlarca emekli ve çalışanın, açıklanan resmi enflasyon oranlarına göre belirlenen zamlarla her geçen gün daha da yoksullaştığını vurgulayan Beysülen, satın alma gücündeki reel kaybın derinleştiğine dikkat çekti.
Sadece TÜİK Değil, Masadaki Sendikalar da Sorumlu
Ancak Beysülen, faturayı yalnızca TÜİK’e kesmenin yeterli olmadığını da belirterek, “İster kamu, ister özel sektör olsun, çalışanların ücretlerinin belirlenmesinde, çalışanları temsilen masaya oturan sendikaların rolünü görmezden gelmek büyük bir yanlıştır” dedi. Beysülen, toplu sözleşme süreçlerinde yeterince güçlü bir duruş sergilenmediğini ve bazı sendikaların çalışan haklarını yeterince savunamadığını ifade etti.
Sendikal Mücadele Yeniden Tanımlanmalı
Veli Beysülen’e göre, sendikaların görevi yalnızca masa başında temsiliyet değil, aynı zamanda sokakta, alanda ve kamuoyunda gerçekleri haykırmak olmalıdır. “Sessiz kalmak, işbirlikçi tavır sergilemek, yalnızca iktidarın değil, halkın da vicdanında hesap vermeyi gerektirir” diyen Beysülen, sendikal mücadelenin yeniden diriltilmesi gerektiğini vurguladı.
Beysülen’in bu tespitleri, özellikle reel kayıplar karşısında çaresiz kalan geniş kesimlerin sesi olurken, sendikal dünyaya da net bir mesaj niteliği taşıyor: “Ya görevini layıkıyla yap, ya da bu gidişe ortak olma!”
İşte o yazının tamamı…
BU OYUNU ANCAK ÇALIŞANLAR BOZAR!
Türkiye, son yıllarda yoksulluk, işsizlik, başta doğalgaz, elektrik ve akaryakıt gibi temel girdilerin fiyatlarına yapılan yğksek zamlar ile Türk Lirasının yüksek değer kaybına rağmen, TÜİK’in piyasadaki gerçek enflasyonu yansıtmayan Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) artış oranı açıklamasından dolayı, milyonlarca emekli ile çalışanın satın alma gücünün sürekli gerilediği bir ülkedir.
Elbette kamu veya özel farkı olmaksızın çalışan işçilerin, kamu çalışanlarının (memurlar) ve emeklilerin ücretlerindeki reel erimeyi sadece TÜİK’in açıkladığı düşük enflasyon oranlarına bağlamak, bu ülkede asgari ücret dahil, işçiler ile kamu çalışanlarının ücretlerinin belirlenmesinde çalışanları temsilen masaya oturan sendikaların rollerini gözden kaçırmak olur.
Evet, sonuna yaklaştığımız, 2025 yılının sıcak yaz aylarında yaklaşık 600 bin kamu işçisi, 4 milyon kamu çalışanı (memur) ile onların 2,5 milyon emekli, dul ve yetimini yakından ilgilendiren iki önemli toplu iş sözleşmesi imzalandı. Ve ne yazık ki, iki sözleşme de milyonlarca çalışan ile ailelerini sefalete mahkum edecek şekilde sonuçlandı. Bu iki sözleşmeyi ve sonuçlarını bundan önce yayımlanan, “EMEK MÜCADELESİNDE YENİ BİR ŞIÇRAMAYA İHTİYAÇ VAR!” başlıklı 3 bölümlük yazı serisinde ele almıştım. Dolayısıyla bu yazıda rakamlara fazla girmeden, kamu çalışanlarının sendikal örgütlenmelerinin kısa tarihçesi ile geçmişi ve toplu sözleşmeyi imzalayan konfederasyon Memur-Sen’in sendikacılık anlayışını irdelemeye çalışacağım.
Maalesef kamu çalışanları için bu yıl sekizincisi imzalanan sözleşme süreçleri birbirinin tekrarı olarak gerçekleşiyor ve sonuçta 4 milyon kamu çalışanı ile emeklileri hüsrana uğruyor. Kuşkusuz bunun en önemli nedeni, her sendikanın kendi üyeleri adına toplu sözleşme imzalama yetkisine sahip olmamasıdır. Zira 4688 sayılı kanuna göre, toplu sözleşme görüşmelerine en çok üyeye sahip üç konfederasyon ile her işkolunda en çok üyeye sahip sendika katılmaktadır. Durum böyle olsa da görüşmeler genelde en çok üyeye sahip konfederasyon ile Kamu İşveren Kurulu (hükümet) arasında geçmektedir. Bu özelliğinden dolayı, görüşmelerde kamu çalışanları sözcülüğü en çok üyeye sahip konfederasyonda, hatta tek başına onun genel başkanındadır. Sıkıntının temel nedeni de budur. Zira tek başına toplu sözleşmeyi bitirme yetkisine sahip olan en çok üyeye sahip Konfederasyon Genel Başkanı, bırakın diğer konfederasyonları, genel başkanı olduğu konfederasyon kurulları ile bağlı sendikalara bile danışma gereği duymadan toplu sözleşmeyi bağlayan protokolü imzalamaktadır.
İlginçtir, gerek 2023 yılında gerekse bu yıl imzalanan iki sözleşme masada anlaşma sağlanamadığı için Kamu Hakem Heyeti tarafından imzalandı. Önceki yıllarda imzalanan sözleşmelere bakınca, mevcut sendikal duruma göre yetkili konfederasyon Memur-Sen’in imzaladığı ile Kamu Hakem Heyeti tarafından imzaladığı arasında bir fark yok.
Peki, milyonlarca çalışan ile ailesini her seferinde sefalete mahkum eden, adı sendika konfederasyonu olan Memur-Sen kim ve 4 milyon kamu emekçisi adına tek söz sahibi olma yetkisine nasıl sahip? Çalışanlar bu konfederasyona bağlı sendikaları neden tercih ediyorlar?
Yakından takip edenler bilirler, Memur-Sen, AKP iktidara gelmeden önce adı sanı duyulmayan, 30 bin üyeye sahip küçük bir konfederasyondu. AKP’nin iktidar olmasıyla birlikte, iktidarın desteğini arkasına alan Memur-Sen kamu çalışanlarını üye yapmaya başladı. Zira iktidarın desteği ve özellikle bürokratların çalışanlar üzerinde kurdukları baskı sonucu Memur-Sen’e bağlı sendikalar işkollarında en çok üyeye ulaştılar. Yani kamu çalışanları, 1990’lı yıllarda tüm engellemelere inat örgütlenirken, “Memurun sendikası mı olur?” diyen ve sendika hakkı mücadelesi için kentlerin en işlek sokak, cadde ve meydanlarına çıkan ve polisin saldırılarına maruz kalan kamu çalışanlarını çalıştıkları kurumların pencerelerinden seyreden kamu çalışanlarının, 1995 yılında yasal düzenleme yapıldıktan sonra kurdukları sözde sendikalar ve onların birleştikleri sözde konfederasyondur Memur-Sen. Sanıyorum konuya açıklık getirmek için Türkiye’de kamu çalışanlarının örgütlenme seyrine kısaca değinmekte yarar var:
Aslında Türkiye’de 1961 Anayasası kamu çalışanlarına sendika hakkı tanımış ve bu hak 1965 yılında yapılan kanun düzenlemesi ile 1971 yılına kadar kullanılmıştı. Kuşkusuz bu sendikaların en önemlisi, 1968, 1969 ve 1970 yıllarında direniş ve eylemlerle zamanın iktidarını sarsmış kısa adı TÖS olan Türkiye Öğretmenler Sendikasıydı. Ancak 1961 Anayasası’nın kamu çalışanlarına tanıdığı sendikalaşma hakkı, 12 Mart 1971 darbesinden sonra yapılan anayasa değişikliği ile anayasadan çıkarılmıştı. 12 Eylül darbesinin ardından yapılan 1982 Anayasası’nda ise, kamu çalışanlarının sendikal hakları yönünden açık bir ifade yer almamıştı. 1980 sonrası dünya geneline paralel olarak esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerinin Türkiye’de uygulanmaya konması ve kamu çalışanlarının güvenceli çalışmalarını sağlayan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun üzerinden atlanarak, güvenceli çalışmayı ortadan kaldıran farklı çalışma biçimlerinin uygulanmaya konmasına karşı mücadele etmenin tek yolu sendikal örgütlenmeydi. Bu şiarla yola çıkan, yoğun baskı, sürgün, cezalandırma ve güvenlik birimlerinin hukuksuz tabela indirmelerine rağmen geri adım atmayan ve birçok işkolunda sendikalar kuran kamu çalışanlarının bu sendikaları, Kamu Çalışanları Sendikaları Platformu (KÇSP) adı altında bir yandan eylem etkinlikler yaparken, diğer yandan hızla örgütlendiler. Bu yoğun mücadele sonucu, 1995 yılında Anayasanın 51. maddesindeki “işçiler ve işverenler” ibaresi, “çalışanlar ve çalıştıranlar” şeklinde değiştirildi. Böylece kamu çalışanlarının sendikalaşmasının önü açılmış oldu. Anayasa 1995 yılında değiştirilip, kamu çalışanlarına sendika hakkı tanınsa da sendikaların yapısı ile toplu sözleşme hakkını kullanabilmelerine ilişkin esaslar, 2001 yılında çıkarılan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu ile düzenlendi. Ancak ilk yıllarda sadece toplu görüşmeler yapılabiliyordu.
Tüm baskılara inat, kamu çalışanlarının sendikalaşmasının öncülüğünü yapan Kamu Çalışanları Sendikaları Platformu, 1995 yılında Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) adını alarak yoluna devam etti. AKP’nin iktidar olmasıyla kamu çalışanları baskı yoluyla yandaş konfederasyona üye olmaya zorlandı. Bu nedenle 2010 anayasa değişikliği ile tanınan sözde toplu sözleşme yapma yetkisi bu yandaş konfederasyona geçti. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Tolu Sözleşme kanunun dayattığı hangi sendikaya üye olunacağına dair düzenlemelerin yanı sıra, hükümet ile kurum yöneticilerinin müdahaleleriyle çalışanlar yandaş sendikalara üye olmaya zorlandılar. Böylece iktidar tarafından kollanan konfederasyon Memur-Sen çalışanların baskıyla üye olmak zorunda kalmaları ile en çok üyeye sahip konfederasyon hatta onun genel başkanı tek yetkili oldu. Böylece çalışanın üye olacağı sendikanın belirlenmesine kadar, her aşamasında hükümetin (iktidarın) belirleyici olduğu sendikacılık anlayışı, hakim oldu. Tabii buna sendikal anlayış demek ne kadar doğru onu da ayrıca tartışmak gerekir.
Kuşkusuz, sendikal literatürde her sendikanın kendi üyesi adına işverenle görüşme, üyelerine menfaat sağlayan protokol ve toplu sözleşme imzalama hakkı vardır. Öte yandan, çalışanlara grev hakkı tanımayan 4688 sayılı sendikalar kanununa, sendikakar kanunu denir mi onu da tartışmak gerekir. Zira sendikalar ve toplu sözleşme kanunu denen bu kanun kamu çalışanlarına hak almanın en önemli aracı, grev hakkını tanınmamıştır. İlginçtir; çalışana grev hakkı tanımayan bu zihniyet, yıllardır grev yapma imkânı olmayan emekliler sendika kuramazlar diye emeklilerin sendika hakkını engellemeye çalışıyor. Yani çalışana grev hakkı tanımayanlar, emekliye senim grev yapacak işin yok,dolayısıyla sen sendika kuramaz ve üye olamazsın demektedir.
Evet, tüm bu nedenlerle, bu yıl sekizincisi imzalanan toplu sözleşme sürecinin başlangıcından bitişine tam bir orta oyunu oynanıyor ve her seferinde süreç fiyasko ile sonuçlanıyor.
Yukarıda belirttim sözleşme masada bitmedi. Aslında bitmedi değil bitmemiş gibi yapıldı ve Memur-Sen sözleşmeyi Kamu Hakem Heyeti’ne götürmeyeceğini açıkladı. Kuşku yok ki, bu da hazırlanmış mizansenin bir parçasıydı. Zira Memur-Sen kendisi Hakem Heyeti’ne gitmese de hükümetin masada oturan temsilcisi Kamu İşveren Heyeti’nin gideceğini biliyordu. Nitekim Kamu İşveren Heyeti toplu sözleşmeyi Kamu Hakem Heyeti’ne taşıdı.
Böylece hükümet ile yandaş konfederasyonun oynadıkları ortaoyununda son sözü, üyelerinin 7’si yürütmenin başı Cumhurbaşkanının atadığı üyelerden oluşan, Kamu Hakem Heyeti söyleyecekti. Tabii bunun için öncelikle 11 üyeden oluşan heyetin ilk toplantısının en az 8 üyenin katılımı ile yapılması gerekiyordu. Zira heyetin 4 üyesinin 2’si ençok üyeye sahip konfederasyonca belirlenirken, diğer 2’si ise 2. ve 3. Sırada yer alan konfederasyonlarca belirleniyor. Buna göre konfederasyonların belirlediği üyeler toplantıya katılmadıkça 8 üye toplantıya katılmış olmayacak ve toplantı başlamayacaktı. Dolayısıyla sözleşme görüşülmeyecek, zam oranları bütçe işe belirlenecektir. Ancak sözleşmeyi Hakem Heyeti’ne taşımayan Memur-Sen ile arkasından gelen Kamu-Sen, kendilerine biçilen rol gereği toplantıya katıldılar ve heyetin sözleşmeyi hükümetin, ekonomi politikasına uygun şekilde bitirmesine katkı verdiler. Böylece masaya büyük iddialarla oturan Memur-Sen, iktidarın, aileleri ile birlikte, yaklaşık 20 milyon insanı sefalete mahkum etmesinin ortağı oldu.
Kısacası, iktidar tarafından büyütülmüş, bu büyümenin diyetini milyonlarca insanı sefalete mahkum ederek ödeyen konfederasyonla, hükümetin oynadıkları orta oyunu, ancak çalışanların yandaş konfederasyona bağlı sendikalardan istifa etmeleri ile bozulur!
Veli Beysülen
Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
" İŞÇİNİN 1 TRİLYON LİRALIK KAYBI MASADAKİ SESSİZLİĞİN BEDELİ "
25 Ağustos 2025 01:25
GREV HAKKI FIILEN YOK SAYILIYOR TOPLU SÖZLEŞME TİYATROSU OYNANIYOR
21 Ağustos 2025 01:25
GREV HAKKI FİİLEN YOK SAYILIYOR. TOPLU SÖZLEŞMESI MASASI TİYATROSU OYNANIYOR "
18 Ağustos 2025 01:25
źEMEK MÜCADELESİNDE YENİ BİR KIRILMA İŞÇİNİN SABRI SINIRDA
10 Ağustos 2025 01:25
EMEKÇİNİN SESİ KISILIYORSENDIKAL HAKLARGASP EDILIYOR
20 Temmuz 2025 01:25
100 YILLIK KRONİK TABU YIKILABİLECEKMİ ?
17 Temmuz 2025 01:25
GEÇMİS MÜCADELE YOL ĞOSTERİCİDİR
10 Temmuz 2025 01:25
YAGINLARIN NEDENİ ÖZELLESTİRME POLİTIKALARİ
07 Temmuz 2025 01:25
EMEKLİYE YOK NATO YA VAR!!
03 Temmuz 2025 01:25
YOKSULUN YOKSULU EMEKLİLER!
29 Haziran 2025 01:25
DUYGUSALLIK İNSANA YANLIŞLIK YAPTIRIR
26 Haziran 2025 01:25
EMEK MÜCADELESİNDE YENİ BİR KIRILMA MI YAŞANIYOR?
22 Haziran 2025 01:25
ÇAĞIN TEHLIKELİ SİLAHI DİJİTAL TEKNOLOJİ
19 Haziran 2025 01:25
15 - 16 HAZİRAN DİRENİSİNDE DERS ALMAK
15 Haziran 2025 01:25
12 EYLÜL RUHU ÜLKEYİ SARINCA
12 Haziran 2025 01:25
ÜLKENİN ACİL İHTIYACI HANGİSİDİR
05 Haziran 2025 01:25
BARIS ILE DEMOKRASİ İKİZ KARDESTİR
22 Mayıs 2025 01:25
ORTASI OLMAYAN İNSANLAR ÜLKESİ TÜRKİYE
15 Mayıs 2025 01:25
ÜLKEYİ YÖNETENLERİN HIRSI YOKSULLUĞUN NEDENİ...
08 Mayıs 2025 01:25
UMUT GENÇLİKTE
04 Mayıs 2025 01:25
1 MAYIS BASİT BİR ANMA GÜNÜ DEĞILDİR
30 Nisan 2025 01:25
TÜRKİYE’DE EGEMENLİK MİLLETİN OLMALIDIR
24 Nisan 2025 01:25
ŞİMDİ NE OLACAK ?
20 Nisan 2025 01:25
BU KAVGA KAYIKÇI KAVGASI
17 Nisan 2025 01:25
VEYSELDEN AL DERSİ
06 Nisan 2025 01:25
PROTESTO HAKKI ANAYASAL HAKTIR
03 Nisan 2025 01:25
ÜLKEDE SANDIK DEMOKRASİSİ BİLE YOK
23 Mart 2025 01:25
EMEKLİ BAYRAM İKRAMİYESİ NASIL KAZANDI?
16 Mart 2025 01:25
BARIŞA ULAŞMAKTA AZAMİ DİKKATİN ÖNEMİ
09 Mart 2025 01:25
KİM KİME EKMEK VERİYOR?
02 Mart 2025 01:25
KADINLAR HAYATI DURDURACAK
22 Şubat 2025 01:25
DİSK 58 YAŞINDA
16 Şubat 2025 01:25
Denetimsizlik facialarla can alıyor
02 Şubat 2025 01:25
FACİALARIN NEDENİ SORUMLULARIN SORUMSUZLUĞUDUR
26 Ocak 2025 01:25
ASGARİ ÜCRET NASIL ORTALAMA ÜCRET OLDU
19 Ocak 2025 01:25
BU SEFALETIN NNEDENİ ÖRGÜTSÜZLUK
12 Ocak 2025 01:25
2025 yili emekciler icin zor bir yil olacak
31 Aralık 2024 01:25
MUNZUR ÇEM ( HUSEYIN BEYSULEN )
11 Aralık 2024 01:25
Asgari ucretin ulusal ve uluslar arasi dayanaklari (2)
18 Kasım 2024 01:25
SOSYAL DEVLETİ YOK EDEN İKTİDARIN SEÇİM “MÜJDE”LERİ!
24 Ocak 2023 01:25
KIRMIZI ÇİZGİLER DEĞİL İLKELER BELİRLEYİCİ OLMALI!
17 Ocak 2023 01:25
2023, BARIŞ MÜCADELESİNİN YÜKSELDİĞİ YIL OLSUN!
03 Ocak 2023 01:25
Tek çözüm ‘âmâ’sız, ‘fakat’sız karşı çıkmak!
28 Aralık 2022 01:25
BU ÜLKEDE SIRTINDA KÜFE OLAN SİZ DEĞİLSİNİZ!
26 Aralık 2022 01:25
74. YILINDA İNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE!
20 Aralık 2022 01:25
ASGARİ ÜCRET VE EMEKLİ MAAŞLARI
05 Aralık 2022 01:25
Görüntüyle yok edilen gerçekler
30 Kasım 2022 01:25
PARA TUZAĞININ ADI SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM!
24 Kasım 2022 01:25
ASGARİ ÜCRET, SEFALET ÜCRETİ OLMAMALI!
21 Kasım 2022 01:25
SİYASİ ÖNGÖRÜNÜZ YOKSA TÖKEZLERSİNİZ!
15 Kasım 2022 01:25
BÜTÇE İKTİDARIN SINIFSAL TERCİHİNİN BELGESİDİR!
14 Kasım 2022 01:25
ANAYASAYA UYMAYAN İKTİDARLA ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ OLUR MU?
09 Kasım 2022 01:25
SİZCE DEZENFORMASYONU KİM YAPIYOR?
01 Kasım 2022 01:25
CUMHURİYETİ CUMHURİYET YAPAN, ONUN DEMOKRATİK OLMASIDIR!
30 Ekim 2022 01:25
KRİZ Mİ, KAYNAK TRANSFERİ Mİ?
27 Ekim 2022 01:25
BU KADERİ KİM YAZIYOR?
24 Ekim 2022 01:25
İŞ CİNAYETLERİNİN NEDENİ AZGIN SÖMÜRÜ POLİTİKALARINIZDIR!
18 Ekim 2022 01:25
DOĞRU HAMLEYİ, DOĞRU ZAMANDA YAPMAK!
11 Ekim 2022 01:25
İNSANLAR ÜLKEYİ “SÜFLİ” YAŞAM İÇİN Mİ TERK EDİYOR?
05 Ekim 2022 01:25
İNSAN HAKLARINI SAVUNMAKTA SAMİMİYETSİZLİK DEVAM EDİYOR!
27 Eylul 2022 01:25
6-7 Eylül olaylarından ders çıkarmak!
06 Eylul 2022 01:25
Bireyler değil, siyasi anlayışlar belirleyici olmalıdır
12 Ağustos 2022 01:25
ITUC: TÜRİYE İŞÇİLER İÇİN EN KÖTÜ 10 ÜLKEDEN BİRİ!
22 Temmuz 2022 01:25
DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (10)
18 Temmuz 2022 01:25
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (14)
01 Temmuz 2022 01:25
Sendikaların ortaya çıkışı ve toplumsal rolü (129)
15 Haziran 2022 01:25
DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDE KESİTLER (5)
05 Haziran 2022 01:25
DİSK/EMEKLİ-SEN MÜCADELESİNDEN KESİTLER! (4)
30 Mayıs 2022 01:25
KİMİN HASSASİYETİ?
25 Mayıs 2022 01:25
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (10)
17 Mayıs 2022 01:25
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (9)
11 Mayıs 2022 01:25
DENİZ, YUSUF, HÜSEYİN VE YÜZLERCE DEVRİMCİ, MÜCADELEDE YAŞIYOR!
08 Mayıs 2022 01:25
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ! (8)
28 Nisan 2022 01:25
EMEK MÜCADELESİNDE GEÇMİŞ, EN ÖNEMLİ YOL GÖSTERİCİDİR!
24 Nisan 2022 01:25
GERÇEK BARIŞ, SAVAŞIN NEDENLERİNİ DOĞRU TESPİTLE MÜMKÜNDÜR!
23 Nisan 2022 01:25
ÖLÜMÜ GÖSTERİP SITMAYA RAZI ETMEK!
19 Nisan 2022 01:25
ENFLASYON, ÜCRETLERİ YUTTU!
11 Nisan 2022 01:25
SOMUT ÜZERİNDEN DURUMU GEÇİŞTİRMEK, GERÇEKLİKTEN KOPMAKTIR!
06 Nisan 2022 01:25
TÜRKİYE BÜTÇESİNİN KARA DELİKLERİ!
04 Nisan 2022 01:25
YAP-İŞLET-DEVRET YÖNTEMİYLE YAPILAN TESİSLERİ KİM YAPIYOR?
28 Mart 2022 01:25
DERDİ GEÇİM OLANLAR VE DERDİ SEÇİM OLANLAR!
20 Mart 2022 01:25
DOKTORLAR NEDEN HEDEF!?
14 Mart 2022 01:25
TÜRKİYE TARİHİNİN UNUTULMAYACAK İKİ ÖNEMLİ OLAYI İLE 12 MART!
13 Mart 2022 01:25
Kimin savaşı?
09 Mart 2022 01:25
ANAYASAL HAKLARI KULLANDIRMAYANLAR VE ONLARI KORUYANLAR!
01 Mart 2022 01:25
HEDEFİNİZ DÖNÜŞTÜRMEK DEĞİLSE, MEVCUDA MAHKÛM OLURSUNUZ!
23 Şubat 2022 01:25
İNSANCA YAŞAMA KAVGASI VE DEVLETİN TARAFI!
21 Şubat 2022 01:25
ELEKTRİKTE ADIM ADIM GELEN SOYGUN!
16 Şubat 2022 01:25
İKTİDARDA OLMANIN DAYANILMAZ CAZİBESİ
08 Şubat 2022 01:25
HİÇBİR SORUNU, O SORUNA YOL AÇAN ÇÖZEMEZ!
17 Ocak 2022 01:25
Diliniz, demokrasiye bakışınızı ele veriyor!
11 Ocak 2022 01:25
SENDİKALARIN ORTAYA ÇIKIŞI, GELİŞİMİ VE TOPLUMSAL ROLÜ (1)
08 Ocak 2022 01:25
Söz konusu seçim kazanmaksa gerisi teferruattır!
28 Aralık 2021 01:25
TÜRK LİRASININ DURDURALAMAYAN ÇÖKÜŞÜ VE ASGARİ ÜCRET GERÇEĞİ!
20 Aralık 2021 01:25
YOKSULLAŞMANIN; KÖPRÜ, OTOYOL, HAVA ALANI VE TELEFON İLE İMTİHANI!
14 Aralık 2021 01:25
ARTIK ASGARİ DEĞİL, ASIL ÜCRET!
09 Aralık 2021 01:25
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (9)
07 Aralık 2021 01:25
KİME KARŞI NEYİN SAVAŞI?
29 Kasım 2021 01:25
KADINA YÖNELİK ŞİDDET ERKEK SORUNUDUR!
26 Kasım 2021 01:25
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (6)
17 Kasım 2021 01:25
KAVRAM KARGAŞASI İLE GERÇEKLERİ GİZLEYEMEZSİNİZ!
14 Kasım 2021 01:25
SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNÜ VE BUGÜNÜ (5)
11 Kasım 2021 01:25
KUTSAL DEVLET, ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYENLERİN SIĞINDIĞI LİMANDIR!
07 Kasım 2021 01:25
KORKU TÜNELİNDEN YÜKSELEN KORKUTMA SESLERİ!
02 Kasım 2021 01:25
Dünya gençliği gelecekten endişeli!
25 Ekim 2021 01:25
ÜLKEYİ İYİ YÖNETEMEYEN İKTİDARIN BAŞVURACAĞI YÖNTEM BASKIDIR!
18 Ekim 2021 01:25